Kabul
gamzelerime toprak dolduruyorum
biri gelip çiçek eksin 
sonra koparsın..
sırtımı sıvazlayıp yolluyorum kendimi bir bilinmeze 
beyaz bir kağıt gibiyim gelen karalıyor 
yırtılan yüreğim dikiş tutmuyor 
sesim kirleniyor siyah bağırıyorum beyaz umutlara 
kelebek kaburgası doluyor ellerim 
çağırıyorum kendimi gittiği yerden 
gelmiyorum...
şiir kopuyor etlerimden
batıyor harfler iç'ime gözümden 
idam sehpası gibi ruhum cellatlar tekmeliyor 
gözlerim yara diye tuzsuz ağlıyorum 
ağarıyor saçlarım bir kalemin dibinde
kilitliyorum saçlarımla ellerimi,tutunamıyorum 
kuyulardan bağırıyor yusuf sabrım 
gölgelerle konuşuyorum
insan kabulleniyor bazen
küçücük oluyorum katreli kadınların eteğinde
elimde pamukşekeri erciyes'e tırmanıyorum rüyalarımda
bazen utanmıyorum ağlamaktan
evet bende gülüyorum bazen
bir nokta bile umut oluyor düşlerime
bir ünlemle irkiliyorum
gölgede güneşleniyorum sonra
hiç gülmeyeceğim sanıyorum bazen
küfür etmek istiyor çocuk yanlarım
bazen ağlayan luna parkım rüyalarımda
bile bile koşuyorum salıncaklara
zaman yetmiyor luna parkta oynamama
kurşun kalemim kurşun askerlerin acımasız kahkahalarından korkup 
kırıyor boynunu bazen
ve ben toprak yemek istiyorum
sonra yabancı bir dille ağlamak istiyorum kimse anlamasın 
gözlerimi balkona asıyorum 
küflenmeden kurusun
gecelerimi iyileştirmek için sirkeli su döküyorum güneşe 
ve bazen susuyorum...

kurşun kalemim kurşun askerlerin acımasız kahkahalarından korkup kırıyor boynunu bazen ve ben toprak yemek istiyorum
Feyza;
şiirlerini okumayı seviyorum,
sevgiyle kal...