Lirikyalı

Plotia, Kaldırım Serçesi ve ben
üçümüz bir olup içime atladık
oluşan baloncukların arasından geçmeyi
mutluluk zannettik üçümüz birden



...



Benjamin'den başımı alıp gitme sanatını
öğreniyordum o gün, ellerim hâlâ buralıydı
eski hayatında piyano olan bir kaldırım serçesi
sen bu sonbaharlarla baş edemezsin demişti



iç ses tarafından uyarıldığım günden beri
sol gözüm aşırı derecede Lirikyalı
sonsuzluğa fırlatılmış çölün uzaktan bakılınca
küçük bir sıyrık gibi görünebilme ustalığı bu



tam da mezun oluyordum kendi hayatımın seyircisi
olabilme okulundan



uykucunun ürünü olan seni
yeniden ütüleyip piyasaya veriyorlar
imge endüstrisi canlanıyor söz borsasında
işten atılan uğultu işçileri işine geri dönüyor
tanrının sırtından düşmüş seyrek ruhlu kutsal cüceler
memelerinde birikmiş iltihabı yalamaya başlıyor
hastalıklı yalanlar yatağında
iki gerçeği sevişirken yakalıyor ahlak polisi



ve arka ülkelerde ağzı hep sağanak yağmurlu
işaret parmağıyla içinden dünyaya hakaret ediyordur
kusursuz akışa inanan yazar:



gerçek bulaşıcıdır lan
göreceksiniz, gerçek bulaşıcıdır, göreceksiniz
gerçek, ger...



sus payı olarak; ertelenmiş umutlardan yapılan
duygusal heykelcikler hediye eder hayat
o'nu nesnelerin gizemli yolculuğuna inandırır
ve aşağılayıcı gülüşüyle
insanlık tarihinin en ışıltılı pezevengi
yanaşıp kulağına hep aynı şeyi fısıldar:



yeni oruspularım var, göz atmak ister misin?



yeni. ne büyülü bir kelime.
oysa yeni; eskinin üzerine düş giydirilmiş halidir



kalbim bir elmanın içinde
piyanodan söktüğüm tuşların
ağırlığı kadardır, o kadardır



işte o azgın sonbaharlardan biri üstüme çok gelince
bütün hüzünlü kadınların ortak adı olan Plotia'nın
başına bela olur seslenişler
bildiğim bütün ünlemleri üstüne salarım



ah Plotia, gittiğin yeri biliyorum
bilmek en çok omzumu çürütüyor



(çürüyen tek şey bilmenin kendisiymiş
geleceğe sürükleniş treninde
alay edilen istasyonların kendini tekrarlamasıymış)



böylece; günün bütün irinlerini toplayıp masamda
yazmaya başlarken
önce sabıkalı dudaklarına laf atarım o'nun;



dudakların bir zamanlar sığınma talebimdi
şimdiyse sık sık götürüldüğüm yabancılar bürosu



finale geldiğimde Plotia ve Kaldırım Serçesi gitmiştir
Vergillius'nun ruhundan üzerime sinen sözcüklerin bilinci
ve elime iliştirilen saatli bombanın
son anda kesilen fitilindeki o dayanılmaz çirkin melodi
kendini müzik sanıp dans etmeye başlar;



kırmızı mı, mavi mi?
kırmızı mı, mavi mi?



Dans. Hiç bitmez.



ertesi gün üçümüz yeniden buluşup
karamsarlığın çaresizliğini örgütleyen
bir soruyu gülümseyerek yanıtladık, üçümüz





20 Eylül 2013

20 Eylül 2013 55 şiiri var.
Beğenenler (6)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (9)
  • 12 yıl önce

    Sitede yazılan en iyi şiirlerden biridir

    Diyebilirim👍

    Kutlarım şairi

    Çok iyi bir çalışma

    Sevgiyle kalın...

  • 12 yıl önce

    Gizemli bir masal gibi adeta dizeler. Kutluyorum yürekten bu güzel şiirinizi Metin bey...👍

  • 12 yıl önce

    /

    dans hiç bitmez...

    teşekkürler şiir için 👍

    /

  • 12 yıl önce

    bir araya geldiklerinde o üçlüden daha neler neler çıkar bilinmez

    ama şairin kaleminden ''şiir'' çıkmış

    tebrik ve saygılarımla kaleme👑