S h u
Ben eski bir masaldan çıkıp geldim
Babilde akaşam oluyordu
Nusku yıkılacak bu kent dedim
Ur yakılacak
Akrep ülkesinden çıkıp geldim
Fırat uyuyurdu derin mor bir hüzünle
Nuh Ağrı mıdır mezarın bu denli Dağ
Ve rüzgar tufanın sürgün kitabelerinden
Antik acılar
Nedir değişen
Uzun bir çizgi alnımdan göğe
Ağladım yağmur
Üşüdüm rüzgar
Sustum cehennem
İşte bu yüzden
Eski bir lahitten çıkıp geldim
Bu benim yok olmamı olmamı gerektirmez
Yağmalanmış bir öpüşün
Yanılsaması de sen buna
Upuzun bir çizgi
Ustura kesiği_ bir tanrınıın suretinde
Sıratı unut
Ateşi yanmaya geldim
Soyun
Suyun koynunda ustura mavisi
Dil kesiği
Kekeme seviş benimle
Yağmalanmış bir gömüt
Şiir cesetleri
Sen ölme Zerdüşt
Sen ölme İstanbul düşer
Uzak bir sureden çıkıp geldim
Musa henüz çocuktu
İhtimal elma ağacıydı Asa
Bütün yasaları ihlal edip
Yanmış bir kitabın-
Külünden çıkıp geldim
Yüzümdeki yağmurla girdim kente
Ağzındaki uykudan öptüm
Saçlarında liflerin karanfil örgülü
Kirpilerinden düşlerime sızan lav
Soluğunda yanan çağ
Durup baktın
Ses geçirmeyen göğsünde
Kristal gece
Sussan şafağı yakacaktım
Elimde altı patlar-konussan
Kalbime sıkacaktım
Düşürdüm elimde tarihi
Takvimler şaşkın
Milyon kere milyon
Yaşındayım Aşkın
...
Bu benim Ankaralı olmamı gerektirmez Yağmalanmış bir öpüşün Yanılsaması de sen buna
Upuzun bir çizgi Ustura kesiği_ bir tanrınıın suretinde Sıratı unut Ateşi yanmaya geldim Soyun
farklı bir tat aldım şiirden
iyi şair okutur
sevgiyle kalın...