Anlamanın Dayanılmaz Anlamsızlığı

Koynumda uyuttuğun yalanların ağrısı bu göğüs ucumdaki..canımı emiyor ben ise halen beslemeye inat ediyorum...

Neyin inadı bu...hadi bu çocuk benim,neden durmadan onu zehirliyorum. Hadi bir şeytan doğurdum ve ölmeli, onunla beraber ben de ölüyorum...

Ciddi bir sorun var yine farkındayım.

Yıkıma olan dayanılmaz zaafım bu mudur? Acıya olan bağımlılığım. Peki ben ne zamandan beridir böylesine acılara bağımlıyım...

Hatırlamıyorum.

Cevabını asla bilemeyeceğim sorular peşinde kendimi perişan ettiğimi kabul ettim etmesine de ama halen neden böyle olmaktan vazgeçemiyorum..

Varlık sebebim artık yok oluşuma beni götüren tüm duygular iken, ben insanlığı olması gerektiği gibi, aşkı yaşanması gerektiği gibi ya da vicdanı hakettiği gibi nasıl taşıyacağım...

Bilmiyorum.

Anladım demenin anlamsızlığını yüzüme vuruyorum ama günler, geceler, mevsimler bile yeterli gelmiyor artık çoktan bildiğim gerçeklerle yüzleşmeye...

Anlamak anlamamanın en büyük kanıtıymış bunu da nihayet anlıyorum...

Ve bir anlam daha ölüyor ayaklarımın altında, ağlayamıyorum...

Bir koltuk, üzerine yapışmış bir beden, her yerinden sarmaşıklar çıkmış damarlar, dudağının kenarında sarkan son canı bile vermeye hali olmayan bir yaratığa dönüştürdüm kendimi. O sokak lambasının altında öylece bekliyorum. 

Biri beni görse bir boktan anlamadığımı direkt anlardı...ama bir tek  kendimi kendim görebiliyorum.

Keşke konuşabilseydim ve anlamadan kaç buradan diyebilseydim ona...içimdeki bana...kaç kurtar kendini sende ziyan olmadan bazı şeyleri asla anlama...

Yoksa hiçbir şeyin bir anlamı olmadığını,  her şeyin başka bir sonun başlangıcı olduğunu, asla bitmeyecek bir döngüde sürekli yuvarlanıp duracağını söylemek zorunda kalırdım ve bu seni çok acıtırdı yani beni.

Işte bu yüzden susuyorum...

Ama söyleseydim derdim o zaman;

Ah ne hale geldik baksana...bize huzur verenlerden bile sıkılıp, aklımızı, gönlümüzü sıkıştırıp duran kişilere vurulup duygusal çöküntülerimizin ölçüsünde aşk ölçüleri yarattık. 

Ah ne hale geldik baksana...herkesi ayıplarken aynı şeyi, tam o anda saman altlarından planladık...

Ah ne hale geldik baksana...doğru olan şeyi reflex olarak bile yapamazken, haraketimizi düşündüğümüz o kıyametsel zamanda elimizi bile kıpırdatmayınca  utancımızla baş başa kaldığımız o anlarsan bile ders almadık. 

Ah ne hale geldik başkana....artık geri dönemeyecek kadar kendimizi yaraladık...

Derdim bunları ama sustum...

Şimdi tek gördüğüm kendi çurüdüğüm koltuğun yanında yeni yeni koltuklar beliriyor ve ben halen sessizliğimi koruyorum...

O son nefesi verebilmeyi bile başaramıyorum hem de.

"Keşke susmasaydım" deyip ölüverseydim keşke....kocaman hayatımın bir nefeslik anlamı olurdu hiç olmazsa.

22 Ocak 2020 2-3 dakika 96 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar