Ayasofya / Gaza Gelmemek Lazım

Sultan Ahmet 1616'da Sultan Ahmet Cami'ni inşa ettirene kadar Osmanlı Devleti'nin en büyük ve en önemli camisiydi.

Cumhuriyetin ilanından itibaren yedi yıl daha cami olarak kullanılmaya devam etti!

Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile 1935 yılında müzeye dönüştürüldü. Yine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği izin sonrası başlayan çalışmalar 15 yıl sürdü ve 1947'de tamamlandı.

1996'da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya'nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu'nun da desteğiyle 1997-2002 tarihleri arasında restore edildi.

Müze olarak UNESO Dünya Mirası listesine alındı. Şimdi cami olarak bu listede kalacak mı, kalmayacak mı henüz belli değil.

Bir de elbette adamlar harcadıkları paraları da geri isteyebilirler o da apayrı bir konu!

Görülen o ki Ayasofya altından daha çok sular akacak.

Ben buranın müze olarak kalması veya cami olarak devam etmesi konusuna hiç takılmıyorum.

Müze olsa da Ayasofya bizim, cami olsa da bizim!

Bu şu an itibariyle böyle ve tüm dünya tarafından da kabul edilmek zorunda!

Benim takıldığım konu, Ayasofya’nın her iki taraf için de, yani, Müslüman alemi için ve diğer Avrupa, Amerika ve Rusya devleti için de neden bu kadar önemli olduğudur!

Yani orada namaz kılındığında kılınan namaz cennete daha çabuk ulaşılmasını sağlamayacak fakat orada kılınan her rekat namaz diğer taraftakilere fena halde batacak!

Takip ettiğim dünya basınından bu daha şimdiden böyle görünüyor!

İçeride hayır, müze olarak kalmalıy”dıyı” savunanlar kadar, cami olarak devam etmesi gerek”irdi” diyenleri de anlayışla karşılıyorum.

Sonuçta, orada belki gidip bir rekat bile namaz kılmayanlar cami olması için cansiperane bir mücadele sergiliyorlar!

Belki gidip her gün beş vakit namaz kılacakların çoğu, sesini bile çıkarmıyor bıyık altından sessizce gülümsüyor!

Yine, orada namaz kılmayacak olanların birçoğu müze halindeyken kapısından içeri bile girmemiştir, bundan da çok eminim!

Peki, burayı bu kadar toplumlar adına önemli kılan nokta nedir?

İnanç sembolü olması mıdır?

Yoksa kuru bir inat mıdır?

Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti.

24 Temmuz 2020 Cuma günü de sanırım ibadete açılacaktır.

Özgür bir ülke penceresinden baktığımda, açılması benim adıma güzel ve olmalıdır ama peki konu sadece bu mudur?

Konunun sadece bu olmadığını tahmin edebiliyorum!

Ayasofya olayının dış politikada yürütülen bazı pazarlıkların istenilen seviyeye çekilebilmesi için kullanılan bir hamle olduğu kanısındayım, ne kadar haklıyım veya değilim, zamanla göreceğiz.

Özellikle Libya’da yaşanan süreç içerisinde Rusya ile yapılan pazarlıklarda Ayasofya’nın güçlü bir hamle olarak ortaya sürüldüğünü veya sürülmek istendiğini düşünüyorum.

Öyle ise bu kadar kendi içimizde bu konu hakkında tartışma yapmanın bir alemi var mıdır?

Olur olmaz her konuda muhalefet yapmamak lazım! Muhalefetin bile en doğru şekilde yapılanının daha etkili olduğuna inanıyorum!

Ben Ayasofya’nın tam bir cami vasfında ibadete devam edeceğini düşünmüyorum. Belki kısmen ibadethane olarak kullanılacak ama sonrasında yarı müze, yarı cami olarak hayatına devam edecektir.

Görüşüm bu yönde, buna katılır veya katılmazsınız bekleyip görelim, bakalım önümüzdeki günlerde neler yaşanacak.

Kısacası, toplum olarak hiçbir konuda gaza gelmemek gerekiyor!

İster o taraftan olun, ister bu taraftan en güzeli taraf olmamaktır.

Özellikle, işin içinde “politika” varsa her şey mümkündür!

Kalın sağlıcakla…
11 Temmuz 2020 3-4 dakika 95 denemesi var.
Yorumlar