Bastırılmış Sessizliğim

Benim neslimde büyüyen çocuklar genelde benim yaşadıklarımı yaşadıkları için yazdııklarımı ve ne hissettiklerimi umuyorum ki daha iyi anlayacaklardır.Ailemin beni eğitirken üzerimde kullandıkları otoriter baskı,içimdeki sessizliği her zaman bastırmıştır.Çünkü bazı gerçekleri idrak etmeye başladığım için,diğer çocuklar gibi,karşımda şımaracağım,kapris yapacağım nazlanacağım kimse yoktu.

Misafirlerin içinde söylediğim tek bir ya hecesinden dolayı,işitmediğim azar kalmamıştı,üstelik kulağı çeken babam canımı oldukça acıtmıştı.Lakin şimdi düşünüyorum da kötümü yapmıştı,hayır otoriterliği biraz sert de olsa,beni iyi eğitmek için bunu yapmıştı.Şimdiki nesil,hem atalarına(büyüklerine)hem küçüklerine istediği gibi davranıyor,içinden geldiği gibi konuşabiliyor.Bunun sebebi de onlara göre,artık yetişkin ve hür birey olmalarından.Eskiden yaptığımız ufacık bir hatadan sorgulanırken,şimdi yapılan bütün hatalara karşı sessizliğini koruyanlara,göz yumanlara şaşırıyorum,biz de evlattık niye susturuluyorduk bize haksızlık olmamış biraz diye.

İçimde bastırılan o kadar çok baskı vardı ki,sessizliğimin içinde kanayan bir yaraydı sanki çocukluğum,bazen bakıyordum ki ne yöne dönsem,ne tarafa dönsem,hangi kararı versem diye,işte son karardan sora buralara kadar geldim,çocukluğumdaki otoriter baskıdan dolayı bastıraılan sessizliği ancak bozabildim.Şimdi asıl ben özgür bir bireyim,kendime göre doğrularım ve yanlışlarım var,kendime göre aldığım kararlar var,Allahtan başka kimseye verilecek hesabım yok.

Artık istediğim ses tonuyla konuşuyor,kendimi istediğim dille ifade edebiliyorum.Çatlayan kabuğumdan başka bir minik sevtap çıktı sanki,bugün onu büyütmeye,onun çocukluğunda yaşayamadığı şeyleri yaşatmaya,gerekirse kendine bir şımarıklık yapması gerektiğini öğretiyorum.Bugün artık kimsenin beni kınamasına gerek yok,bugün düne geç kalmışlığımı ve yarına hazırlık yapmam gerektiğini biliyorum,yaşlılığı beklerken..İçimde asılan ve bazen acılarla parçalanan umutlarımı,yeniden gökyüzünün saçaklarına asıyorum,her gün yeni bir çocuk doğuruyorum, kısıtlanan ve çalınan ne varsa ömrümden,onu iade ediyorum hayatıma.

Bugün özgürlüğümün miladıdır,sessizliğim ise sonu.Nereden mi açıldı bu konu.Haddimi öğretmeye kalkan dünkü bacaksızların yüzünden...Şimdi ne kadar şımarmaya ihtiyacınız varsa,zamanında aynen bizimde şımarmaya ihtiyacımız vardı.Ama o zamanın yetiştirilme tarzı ve ebeveynlerin otoritesi onu gerektiriyordu.Belki binlerce çocuk vardı benim gibi sessizliği bastırılan,lakin tek çözüm onlara itaat etmekti,çünkü onların emeği bizim için bir veli nimetti,bunun bilinciyle yetişmek,bunu kavramak en büyük meziyetti.Ne izinsiz sokağa çıkabilmek, ne de rastgele biriyle arkadaşlık kurmak serbestti,her şey ailenin onayından geçerdi.Yapmamız gereken tüm vazifelerimizi ezberlemiştik.Neredeyse geceleri kuracağımız hayallerimizin yakalanmasından bile korkardık.İzinsiz neredeyse,......bile gidemezdik.Şimdi o nesil,bu nesile ne kadar sıkıcı geliyor artık siz bir düşünün.

O zamanlar teknolojinin tek harikası radyo ve pikaplardı.TRT çoçuk radyosunda çocuk piyeslerini dinler,ailemle radyonun etrafında oturup,arkasını heyecanla beklerdik.O zamanlar herkes değerlerinin farkındaydı.Hoş kahve sohbetleri,çay sohbetleri ve her şeyimizi paylaştığımız dostluklarımız vardı.Bugün teknolojinin her nimetlerinden faydalanıldığı,zor şartların kolaylaştırıldığı bu ülkede ,paylaştığımız değerlerimiz azaldı.Kahvemizi çayımızı,hatta derdimizi paylaşacak dostlarımız azaldı.İnsanlar bayramlarda olsun,diğer günler olsun misafir gelecek diye korkar oldu.Kimse kimsenin kapısını çalamaz oldu.Kimse kimseye sırrını açamaz,güvenemez oldu.İnsanlar birbirlerinden borç alamaz oldu,esnaf kapısını açık bırakıp eskisi gibi cumaya gidemez oldu.Anlayacağınız her şeyin tadı bozuldu.

Her şeye rağmen,ben ve eşim,Atamızdan(büyüğümüzden)öğrendiğimiz örf ve adetlerimizi bugüne kadar gerektiği kadar koruduğumuza inanıyorum,yüreğimizde ve elimizde ne varsa bonkörce paylaştık,ama ne yazık ki aldığmız mükafat nankörlük.Hayat atılan kazıkların toplamı kadardır.Aşk sağlamasında en büyük pay,en çok acı çekenindir.İşte sevginin bedeli nedense hep ağır ödenir.Beni sevenlere her zaman kapım aralık kalsa da,kalbimi kıranlara artık gönlümün kapısını kapatmaya karar verdim. Yılların birikimi acı tecrübelerle pişirdi beni hayat fırınında.Acı tecrübelerle,demlendim hayat ocağında.Dilin kemiği yok derler ya,ağzına gelen konuşuyor,herkesin dili,büyüklerine babalarına analarına bile pabuç kadar oldukça, görüş ve fikir duvarlarımın kırılıp,üzerinden atlayan güçlerin bana saldırmalarına ve beni susturmaya çalışmalarına izin vermeyeceğim artık,cesaretsizliğimin,ezilmiş esaretimin son kullanım günüdür bugün.Yarının miladıdır.

Böyle olunca benim de ağzımın tadı bozuldu..Bunca bozukluğun içinde benim de huyumun bozulması normaldir diyorum.Ve sessiziğimi bozuyorum,var mı itirazı olan.....

06 Mayıs 2013 4-5 dakika 74 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 11 yıl önce

    Kuşak farkı dediğimiz şey aslında burada anlatılanların bir çoğu. Bizim çocuklarımızın da inanın buna kendi çocukları ile yani torunlar ile mutlaka ama büyük ama ufak problemleri olacaktır. Bunu aşmanın yollarından birisi bence sağduyu ve anlayıştır ki her zaman yakalayamıyor insan bu olgunluğu. Bir de tabi gelişen teknoloji televizyon, bilgisayar vs. aile bireyleri arasında kopukluk yaratıyor kanımca. Yararlı bir deneme kutladım Sevtap hanım...👍

  • 11 yıl önce

    Denemelerimi değerlendiren değerli seçki kuruluna ve yorumlarıyla düşüncelerini paylaşan Ahmet beye sonsuz teşekkürler....