Dora'yı Sevmek
Sadece on günlüğüne ayrılacaktık. Sarılmadım. Sevmedim. Nasıl olsa, göz açıp kapayana kadar geçecekti zaman. Akşama eve gelecekmişim gibi ayrılmak istedim. O'nu terk ettiğimi zannetmesin istedim. O yine de hissetti galiba. Biraz heyecanlandı sanki. Ve bir öğle vakti ayrıldık. Sarılmadım. Sevmedim. Nasıl olsa, göz açıp kapayana kadar geçecekti zaman.
O, iyi ve kötü günlerimizin can yoldaşıydı. Küçücük bir ilgi, nasıl sevgi ve sadakat olarak fazlasıyla geri döner? 'Köpek gibi sevmek' ne demektir? Hepsini ve daha fazlasını ondan öğrendik. Elimizde, sevgimizle büyüttük. 2005 yılında, Hayvan Hakları Şenliği'nde köpek güzeli seçildi. Onun yanında küçük çocuk sevmek kolay değildi. Büyük olduğu için ancak başını koyabildiği bir yastığı vardı. Eve gelen misafirlerin çocukları o yastığı elleyecek olsa çok kızardı. Ev halkını hep o karşılardı. Araç ile uzun yolculukları sevmezdi. Bir defasında, bir saat yol gittikten sonra geri döndük. İki kez, yaz tatilinde, onu köpek bakımevine bırakmak zorunda kaldık. Aldığımızda, bize küsmüş olurdu. Kendimizi affettirmek için sevdiği yiyeceklerden verir, oyunlar yapardık.
2007 yılı Temmuz ayında, bir kez daha O'nu bakım evine bırakmak zorunda kaldık. Sonra tatil için yola çıktık. Gittiğimiz her yerde O'nu konuştuk. 'Şimdi yanımızda olsaydı şöyle yapardı, böyle yapardı' diye birbirimize anlatıp gülüştük. Ona benzettiklerimiz olurdu. Yine oldu. Yanına gidip sevdik. Bu arada, aklımda, yavaş yavaş ak kağıtlara dökülen bir yolculuk şiirim vardı. Sonra tatil bitti. Şehrimize döndük. Eve uğramadan ilk iş olarak, büyük bir heyecanla O'nu almaya gittik. Ancak, o da ne? Kir içerisindeydi. Burnu ve ağız kenarları kurumuş, göz kenarlarında koyu renkli akıntı vardı. Bizi şok edense, sanki bizi tanımamıştı. Bakıcı, 'stres' dedi. İnanmak istedik. Durumun ciddiyetini eve gelince kavradık. Hemen tedavisi için ne gerekiyorsa yaptık. Sabaha kadar başında bekledik. Çok az umut vardı... Bütün uğraşılara rağmen, ertesi gün 20 Temmuz 2007 tarihinde kaybettik. Şiirimi (Uzun Yollar Yolsusu) o gün tamamladım.
Tedavisi ile ilgilenen klinik, isteğimiz doğrultusunda, otopsisini yaptırdı. Otopsi sonucunu alınca, 'Veteriner Hekimleri Odası' ile 'Tarım İl Müdürlüğü'ne şikayette bulunduk. Aldığımız cevaplar ışığında, yasal yola başvurduk. Mahkeme, yaklaşık 2 yıl sürdü ve 13 Ekim 2009 tarihinde 'Her iki davanın da reddine' şeklinde (sorumlu kişi de dava açmıştı) bir karar verdi. Böylece, Hayvan hakları konusunda, ülke olarak istenen noktadan çok uzakta olduğumuz gerçeğini gördük. Ve hukuk mücadelemiz son buldu. Ancak, bir şey öğrendik. Sevgi ertelenmeye gelmez. Sevgiyi ertelememeli. İnsan, içinden geliyorsa sevgisini belli etmeli. Bu bir köpek bile olsa... 5 yıllık dostluğumuzun bize yaşattığı manevi haz için O'na ne kadar teşekkür etsek azdır. Rahat uyu Dora. Aradan 3 yıl geçti ama seni hiç unutmadık... 20.07.2010
Tütün'üm var benim de. Köpek gibi sevmenin anlamını öğretti bana, konuşmadan nasıl konuşulurmuş onun gözlerinde gördüm. Mutsuz bir günün ardından koşarak eve gelip ona sarılırım ki, birkaç dakikada geçer her şey. Gözlerinde arsızlık ve yüreğinde katıksız sevgi. Kötü şey yaptı mı kızarım, kıyamam öyle çok tepki gösteremem ama o beni anlar, biraz zaman geçsin, hemen gelir yanıma. Ondan 3 ay ayrı kaldım diye küsmüştü bana, sonra hemen unutmuştu.
Doracığı o hale getirenlere diyecek söz bulamıyorum. Allah'ın sözleri arasında, hayvanların onun sessiz kulları olduğu geçer. Onun sadık ve sessiz kulları. Onlara kötü davranmanın kul hakkı yemekten bir farkı yok ki. Doracığı düşüneceğim bu gece. Onun gibi başka Doracıkları. Öyle üzüldüm ki... Ne diyeceğimi bilemeden baktım, sonra da benim Doramı anlatayım dedim. Bu dünyada hayvan hakları benimsenmediği sürece insan hakları da benimsenmeyecek. Çok inanırım o söze; hayvanları sevmeyen insanları sevemez der. Öyle masum bir şeye kıyan, acımayandan ne beklenir ki? Saygılar Ahmet Bey.
Hayvanları sevmeyen insanda sanıyorum önemli sevgi problemleri vardır. Onlar her ne kadar konuşamıyorlarsada duygu dolu yaratıklardır çoğu. Eğer insanda biraz vicdan, biraz merhamet varsa isteyerek hiç bir canlıya zarar veremez. Bazen sokaklarda araba çeken atlara rastlarım, sahiplerinin onlara nasıl vahşice davrandığını görünce içim burkulur çokça. Hayvan hakları konusunda avrupa ülkelerinden çok gerideyiz, umarım ilerleyen yıllarda hukuken daha sağlıkl davranma konusunda olumlu adımlar atılır ülkemizde de. Güzel yararlı bir denemeydi kutlarım Ahmet bey içtenlikle...👍