Günlük (7. günden 15. güne)

7. gün
Sevgilim, sevgili sevgilim;
Bu gün içim buz gibi. Yalan geliyor tüm yaşananlar. Yaşamak ne ya da... ya arkandan gelsem seni bulabilir miyim ki. Sen kimdin. Ben kimim. Penceremin önünden geçen bu insanlar nereye gidiyor. Her gün güneş neden doğuyor. Bu senaryoyu kim yazdı kimin için oynuyoruz bu filmi. Ya da bu, anne babasının ilgisinden uzak bir yumurcağı susturmak için tasarlanmış bir video oyunu mu? Seni hangi beceriksiz joystick hamlesinde kaybettim. ???????

Murat hiç farkında olmadan felsefenin kucağına oturmuştu. Sorup durduklarını da neden sorduğunu çoktan unutmuştu. Sanki bir yarıştaydı ve cevabı olmayan ne kadar çok soru sorarsa o kazanacaktı. Ama kaybediyordu bir şeylerini...

8. gün
Sevgilim, sevgili sevgilim;
Bu gün sana ?hiçbirşey?den bahsedeceğim; aynı bizim yaşadıklarımız gibi. Dünden. Yani hafızamıza tıkılacak, unutulabilinirse de yaşanmışlığı adına hiç bir şey kalmayacak şeylerden.
Bir saat oluyor uyanalı. Gözlerimi açtıktan sonra iyice bir esneyip fırladım yataktan. Yüzümü yıkayıp çay suyunu koydum ocağa. Aynı normal insanlar gibiydim. Az demincek de Erdinç'le konuşup bir plan yaptık gün için. Kız arkadaşı ve kız arkadaşının bir kız arkadaşıyla gezmeye çıkacağız. Kendine iyi bak...

Murat, sabah evden çıkarken düştü sekizinci günün notlarını günlüğüne. Ve sonraki iki gün hiç gelmedi eve.

11.gün
Sevgilim, sevgili sevgilim;
İnsanlar ne kadar bayat yaşıyor biliyorsun değil mi? Sana benzetiyorum bazen. Ama kızıyorum kendime, onların bayalıklarını senle eşleştirince. Ve düşünüyorum acaba sana neden kızıyorum ve sonra anlıyorum. Çünkü seni eşsiz bellemiş onlardan, herkesten ayrı tutmuştum ve onlar gibi davrandığını düşününce, kendimin sana gereğinden fazla güvendiğimi görüyordum ve kızıyordum neden bu kadar çok ödün vermiştim kendimden sana. Kızıyordum sana ama aslında kendime serzenişti sana haykırışlarım. Ve bu yanımdan bakınca insan değilmişim gibi geliyor ama bende insan olmalıyım... ben de bayalaşmalıydım

Öğle gezmesinde Erdinç'in arkadaşı Ela ve onun kız arkadaşı Gizemle iyice samimi olmuştu Murat. Hep beraber sinemaya gittiler eğlendiler çokça. Gecede bol sulu bira satan bir barda devam ettiler eğlencelerine. Murat'ın bakışları bazen boşluğa uzanıp gidiyor. Üst üste sorular aniden saldırıya geçiyordu ama daha dayanıklıydı bu kadar insanın arsında. Gerçeğin ne olduğunun da önemi yoktu bu kadar insanın arasında, herkes nefes alıyordu işte. Ve yine boşluğa doğru bir kaçamak yapmışken elanın gözlerinde buldu bakışlarını. Elanınkilerde onun üzerindeydi. Gizem ise alkolünde etkisiyle iyice flulaşmış ve vücudunun her tarafında gezinir olmuştu elleriyle. Bir an Erdinç'e kaydı gözleri, kollarının arasında sıkıştırdığı kafasıyla dalıp gitmişti çoktan. Beliki göz kapaklarıyla zorlu bir mücadeleye girişmişti. Erdinç çoktan uyumuştu. Hoş o kadar ottan sonra...

12.gün
Sevgilim, sevgili sevgilim;
Bazen yıllar hiç bir şey öğretmiyor insana. Çünkü hep aynı deviminde gidebiliyor güneş doğsada her yeni gün farklı bir açıda insan hep aynı şeyleri yapınca zaman donuyor ve yeni bir şeylerde öğrenmesine gerek kalmıyor bu monotonlukta. Ama bir farklılık yaşandığı an ne de çok şey öğretiyor insana bu değişim. Mecburi bir duruma karşı verilen sıralı tepkiler gözle özümse çıkarım yap hayatına sok ya da def et. Ama öğrenmek iyi bir şey değilmiş sevgiledemediğim.. Satırları dökerken yine içimden buraya; yine seni aldattım demek isterdim. Erdinç'in evinde ve iki kez aldattım seni aynı anda demek istedim. Ama nefes almaya devam etmiştim sadece bunun bir adı kalmadı artık bende. Herkes yaşıyordu, bende. Ama yine de seni aldattım demek isterdim en saf halimle...

Elanın ellerinin bar masasında bir yılan gibi kıvrılarak elini sardığında, kalbi olduğu yerde bir an düştü. Olduğu yerde bir şeye tosladı sanki. Hızlanmaya başladı aniden damarlarındaki kan. Bilmem kaç promildi ama cin kesilmişti bir anda. Ama hiç elini çekmedi... İyice açılmış göz bebekleriyle yılanı izlemeye koyuldu. Sonra yeniden Elan'ın gözlerine bakacaktı ki. Vazgeçti düşünüp sorgulamaktan. Kendinden emin bir hamleyle garsona bir işaret, hesap, taksi, ev, Erdinç'in yatak odası ve iki kadın. Ucuz bir porno filminin sahnesindeymiş gibi hissetti kendini. Kurban mıydı şanslı mıydı, yaşıyor muydu, yoksa...


13.gün
Sevgilim, sevgili sevgilim;
Senden de kendimden de nefret ediyorum artık. Ama bunlara sebep sensin. Senden daha çok nefret ediyorum. Ve, evet günah keçim sensin. Çünkü sevgilim değildin.

Yazdıktan sonra elinde ki şarap bardağını çarpıp duvara bir küfür savurdu kendine. Naletler okumaya başladı yaşadıklarına. Avazı çıktığı kadar sustu öfke dolu bakışlarıyla kırmızının akıp gittiği duvara. Sonra cep telefonuna gelen elanın bol imalı, erotik mesajıyla irkildi. Cep telefonuna yazık oldu...

14.gün
Sevgilim, sevgili sevgilim;
Üşüyorum

Bugün de dün gibi hiç çıkmadı dışarı. Hiçbirşey yaptı bugünde. Gece oturup kaldığı yanları eskimiş salon koltuğunda güne uyandı ve kırmızının morarmaya yüz tutmuş lekesine baktı kaldı. Zamanla dünden bu güne kalan her şey değişiyordu aslında...ve korkuyordu çünkü her şey bayatlıyordu zamanla. Ve geçerken titremeye başladı.

15.gün

...

26 Kasım 2008 4-5 dakika 21 denemesi var.
Yorumlar