Hayat Bazı Şeyleri Hem Götürür Hem Getirir

Bazen görüyorum birliktelikler için sonsuza dek, ilelebet, bir ömür, daima gibi sıfatlar kullanıyor insanlar. Çok şık olduğunu düşünerek ve gerçekten inanarak yazıyorlar eminim. Ama ben bakıyorum, düşünüyorum yine de anlam veremiyorum. Bir insanı bu kadar büyük laflar etmeye sevk eden aşkı düşünüyorum. Aşka değil insanlara kızıyorum. Kızıyorum çünkü büyük konuşanların sonunu biliyorum.

O çok büyük aşklar sevdalar ilerleyen yıllarda yerini saygısızlığa, büyük kavgalara, onarılmaz yaralara, derin izlere bırakıyor. Birbirleri için ölen insanlar birbirlerini öldürmekten beter ediyor. Birbirlerine edilmeyen hakaret söylenmemiş laf bırakmıyorlar. Dönüp yaşadıkları o büyük aşka baktıklarında yerinde yellerin estiğini görüyorlar.

Bir kısım insan ne kadar fırtınalı olursa yaşananlar o kadar büyük olur aşk diye düşünüyor. Bence kendilerini bile kandıramıyorlar. Her gün bir işkence gibi bitmek bilmezken her an ayrı bir eziyetken insanlar birbirlerine hayatı çekilmez hale getirmişken kim aşktan, büyüklükten söz edebilir ki? Lütfen yapılmasın bu diyor içimden bir yerlerden bir ses. Bazen ''mantığın galiba'' diyorum kendime sesin sahibi bazen duyguların. Ama ne olursa olsun susturamıyorum onu.

Bin bir güçlükle yıllarca sürdürülen ilişkiler ne oluyor da daha sonra yerini duygusuzluğa bırakıyor anlamıyorum. Bunu anlayabileceğimi de pek sanmıyorum. Evlenebilmek için fedakarlık yapan insanlar evlendikten sonra ilk badirede boşanmakta buluyorlar çareyi. Madem bu kadar kolaydı niye onca zahmete girildi diye düşünüyor insan. Neden o kadar emek ve zaman harcandı? O zaman hiç evlenilmezdi olur biterdi.

Her zaman aynı sorunları yaşayıp aynı rezil durumlara düşen insanların bir arada yaşama inadına ne demeli. Avaz avaz sana güvenmiyorum diyen insanlar niye devam ederler evliliklerine ilişkilerine. Birbirlerine ağzına geleni söyleyip, ortalığı velveleye verdikten sonra bir şey olmamış gibi tekrar hayatlarına devam edenlere sormak geliyor içimden ''aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz?'' diye. Yıllar gittikten ömür bittikten ve buna ''ahh'' çektikten sonra bir önemi var mıdır birlikteliğe devam etmenin? Bu insanları arada tutan şeyin aşk veya sevgi değil öfke ya da nefret olduğunu düşünmeden edemiyorum. Sadakatin olmadığı yerde aşkta olmaz sevgi de. Naçizane ben öyle düşünüyorum en azından. Bağlılık anlayışı değişiyor demek ki insanların.

Her şeye rağmen sevdasının arkasında duranlarda vardır bunu insan gibi yaşayanlarda. İşte ben bunlara can-ı gönülden saygı duyuyorum. Tüm sorunları attım bir kenara, geçtim olumsuzlukların hepsini de ama hayat bu ölmekte var. Bu da ayrılığın bir çeşidi değil mi? O zaman işte ne daima kalıyor ortada ne sonsuzluk. Bir ömür boyu demek bile daha mantıklıdır belki. Gerçi bu süre olayını sadece kişiler değil koşullar da belirliyor. Sonra insan psikolojisi bu değişiyor. Kesin konuşmaktan kaçınmak işte bu yüzden gerekiyor. Evet eşini 29 yaşında kaybedip 3 çocuğuyla kalan ve evlenmeyen kadında biliyorum ama eşini 22 yaşında kaybedip 2 çocuğuyla kalan 10 yıl evlenmeyen ama sonra aşık olup hiç evlenmemiş bir adamla evlenip mutlu olanda.

Hayat bu işte bazı şeyleri götürürken ne getireceği bilinmiyor pek.

29 Ağustos 2010 3-4 dakika 12 denemesi var.
Yorumlar