Işık

Pencerelerimizi kapatacağız, içeriye girmesin diye. Perdeler yetmeyecek, dolaplarımızı camların önüne iteceğiz. Halılarla örtmeye çalışacağız dışarıya açılan tüm yerleri. Sokağa çıkamayacağız, çünkü maruz kalmaktan korkacağız. Çünkü sadece 30 saniye yeterli olacak. Evlerimizde, kapalı mekânlarda yiyecek ve suyumuzu tüketerek açlıktan öleceğiz. Sıcaklık artacak. Derilerimiz kabaracak. Yanacağız. Ama bildiğimiz şekilde bir ateşle değil. Engel olamayacağız.

Bugün sigortalar yaptırdığımız, çizildiğinde başkalarıyla kavga ettiğimiz arabalarımıza o gün lanet okuyacağız. Nefret edeceğiz egzoz gazı çıkaran tüm araçlardan. Fabrikalara övgüler yağdırmak şöyle dursun, adlarını bile duymaya, görmeye tahammül edemeyeceğiz. Lanet okuyacağız hepsine… Deodorant şişelerini görmek bile istemeyeceğiz. Bilimi, sermayenin bir oyuncağı yapanlara, onun emrine verenlere beddualar edeceğiz.

Neyden mi bahsediyoruz?

Işıktan… Yeryüzüne can veren, yaşamın kaynağı olan ışıktan. Yaratıcının en büyük lütfundan… Işık yeryüzündeki tüm enerjiyi sağlar. Ama ona doğrudan maruz kalırsanız, bu kez ölümcül bir silaha dönüşür. Onun insan, hayvan ve bitkilere faydalı olabilmesi için bir süzgeçten geçmesi gerekir. Aksi takdirde yukarıdaki söylediğimiz felaketler kaçınılmazdır.

O süzgeç de Ozon Tabakası’dır.

Maalesef Ozon Tabakası’nı yitirmemize az kaldı. Şu anda bizi ışığın zararlı etkilerinden koruyan bu filtre üzerinde, insanlık tarihinin en büyük deliği açılmış durumda. Ve kritik sınır aşıldığında o yırtığın birdenbire önüne geçilemez biçimde büyüyeceği, hiç beklemediğimiz bir anda yukarıda saydığımız şeyleri yaşayabileceğimiz tartışılıyor artık.

Yazının başındaki satırları tekrar okuyun ve gözlerinizi kapatıp hayal edin. Yaşadığınızı varsayın.

İnsanoğlunun anlaşılmaz bir huyu vardır; bir felaket başına gelene kadar umurunda olmaz. Gereken uyarıları yapanları da ciddiye almaz; hatta dalga geçer, alay eder. Bir şey olmaz der geçer. Amaaa… İş işten geçtikten sonra anlar anlayacağını.

Bizim başımıza gelmezse bile bir sonraki kuşaklar yaşayacak bunları. O kadar süre varsa tabi.

Yanlış anlaşılmasın… Bilim düşmanlığı, teknoloji karşıtlığı yapalım demiyoruz. Tam aksine bunlar doğru ve düzgün kullanılsın istiyoruz. Yukarıda yazdığımız gibi bir felaketi yaşarken, bugün en çok bilimseverlik iddiasında bulunanlar bile bilimin ve teknolojinin aslında ne kadar yanlış kullanıldığının farkına varacaktır o gün.

Bilim ve teknoloji insana hizmet ederek faydalı olur. Yokederek değil. Aynı şekilde, doğayı, yeryüzünü, atmosferi acımasızca katletmek de ancak felaketlere sebebiyet verir. O nedenle artık bilimi, bozduklarımızı düzeltmek için kullanmamızın zamanı çoktan gelmiş de geçmektedir.

14 Şubat 2023 2-3 dakika 80 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)