Ölümsüz Bir Ölüme Mahkumdur Aşk

Deniz çölünün susuzluğuna sızmış gölgelerden damlıyor; bu kelimelerden kan-lar... Kalem yazıyor işte; mürekkebi senin bile bilmediğin''sen'' le.





Kıyılarda serin bir rüzgar, uzak... Çok uzak başka fırtınaları fısıldıyor çığlık çığlığa. Tüm dünya bir anlığına duruyor. Kör eden sonsuzluk döküyor zamanıma. Anda büyüyorum, sensizlik zamansızlık; zamansızlığın SEN oluyor, kaplıyor ruhumun kanatlarını. Sana uçuyorum, sana ölüyorum tüm ölümlerde. Seni ölüyorum içimde..!





Gör; bulutların kamçılarını. Rüzgar, fırtınaları yürütüyor; yollarında, rengi yok, adı yok, yeri yok, tüm varlığı yok olan adımlarına. Seni yürüyorum ruhumda. Ben, kalıyorum adımlarının sesinde. Nabzını tutuyorum Şah-damarımda; yaşamak için tek nefes.




Sonra..




Sonra diyorum duymalıyım sesini..




Tüm kayıplarım sesinde kayboluyor, içimde, yüreğimin en kutsal mekanında, azizler ayinlerin çanlarını balyozluyor... Sesinin sislerine yaslanıp izliyorum kıyıları döven dalgaları. Her bir damlasına susuz çöller döküyorsun. Okyanus çölü, çöl okyanusu içiyor sesinin tek damlasında. Sesini ölüyorum içimde..!





Bak; avuçlarımın yılgın çizgilerine... Her birinde yokluğunu kanıyor. Sızlatıyor parmak uçlarımı. Hüznün gergefleri soğukları dokuyor tırnaklarıma ince ince. Avuçlarım; vaat edilmiş toprağına bakıyor.




Sonra..
Sonra diyorum tutmalıyım avuçlarını..




Tüm çizgilerine karanlığın dökülüyor ışıl ışıl. Avuçlarından yapılma kayıp kıt'aları gün yüzüne çıkartıyorum... Yalnızlığın, gün yüzünün güneşine kapatıyor avuçlarımı... Tüm kıt'aların kayıplarını buluyorum tek tek avuçlarında. Kayıpların her birini kendine boyuyorsun. Avuçlarından hiçliğine içiyorum yudum yudum... Ellerinden tutuyorum ıssızlığının... Tek çizgini ölüyorum içimde..!





Dinle; sessizliğinin ''geceye gömülen'' cenaze töreninin ayinlerini... Nasıl da yüreğimi zonklatıyor. Tüm evreni ''iç'' ime çekip, tek nefeste kapkara lotus çiçeklerinden demetlerle üflüyor karanlığa. Suskunluğun avaz avaz, çığlık çığlığa suslar biriktiriyor.




Sonra...
Sonra diyorum sesimi unutana kadar susmalıyım..




Sesin kısılana kadar susuyorsun. Sessizliğinin okyanusunda, Nuh' un gemisinden düşüp, demirden bir gemiyle yüzüyorum bir noktana, bir harfine, bir dokunuş sesine... Kulaklarımda erik tadı bırakıyor sessizliğin... Sesini sürüyorum yıldızlara; dolunaydan kuzgunlar havalanıyor yırtılıyor ruhum... Kızılsiyah bir şafağa doğuyorum toz zerresinde... Zamansız kayan bir güneş olup kainata sızıyor suskunluğun... Sessizliğini ölüyorum içimde...!




Mekansız bir ''AN''a süzülüyorum... Henüz, kainatın, yüreklerin rahmine düşmemiş Aşk'ı cennetinden söküp; sesini anlatıyorum; dili tutuluyor... Tüm dilleri unutuyor. Ellerini, avuçlarını anlatıyorum; kolları kanatları kırılıyor... Sessizliğini anlatıyorum... Düşüyor; dizleri kanıyor... AŞK sesinde sessizliği tadıyor. Aşıkların gözleriyle konuşması bundan...! Ellerinden avuçlarından yangınları içiyor... Aşıkların kalplerinin yanması bundan..! Sessizliğinde hiçliğe gömüyor bedenini. Aşıkların ölümsüzlüğü bundan...!





Ölümsüz bir ölüme mahkum oluyor; eğiliyor Aşk; o kadar küçük kalıyor ki tek bir ''noktan'' ile üzerini örtüyorum.
Sonsuzluğa bile sığmıyorsun...




Yokluğunda...
Sessizliğinde...
Sende...
Bizde...




ÖLÜMSÜZ bir ÖLÜMÜ ÖLÜYORUM İÇİMDE...!



2.10.2014

02 Ekim 2014 3-4 dakika 11 denemesi var.
Yorumlar