Onsuzluktan Sonsuzluğa

Öyle günlerim oldu ki sabaha kadar uyumayıp tek bir kelime duymayı bekledim gömerek uykularımı gecenin sessizliğine ve seni beklerken kurduğum hayallerde teselli buldum. Mesela bir bardak çayın sıcaklığını birlikte hissetmeyi ne çok isterdim ve gözlerine bakarak seni seviyorum demeyi...



Olmuyor işte hayaller bile yarıda kalıyor ilerleyen dakikaların hüzünlü sesiyle içten içe ağlıyorum kan akıtarak gözlerimden çaresizce.



Yorgun düştü bedenim yokluğuna zalim sevgili, hastalanan ruhumla çağırıyorum seni son defa gömme beni yalnızlığa, yokluğun neden olmasın bizimle birlikte gül açmış yüreğimin solmasına...



Bu; bir aşkın girdabına kapılmış yüreğin çırpınışlarıdır onsuzluğun acısının sonsuzluğa gidişi...



Göğüs kaburgalarımın yüreğimi dövdüğünü hissediyorum acısı solumda çınlıyor yüreğime jilet kesiği yaralar açarak.



Biliyor musun ben en çok üşürken yazıyorum şuanda tahmin edebileceğin gibi parmak uçlarıma kadar buz tuttu ellerim. Kalem bile sayfada ilerlemekte takatsiz, yorgun ve de tahmin ediyorum ki hisleri dizlerinin üstüne çökmüş çünkü oda yamuluyor ben bastırdıkça harfler sağa sola kayıyor canımın acısından biliyorum...



Bir gece yıkıldı üzerimden saçlarıma sayısız beyazlar düşürerek sabah aynaya baktığımda anladım yokluğunun alacalı günlerini yaşıyorum bunu hatırlatacak hatıralarda bıraktın ya canın sağ olsun ha birde hiç pişman değilim yarın olsa yine severim seni yeniden.. senin için çekilen çileler helal olsun canına, helal olsun be sevdiğim...



Her ne kadar gözlerimde vedanın çizgileri kalsa da yüreğim taşa çalsa da gidişinin ardından sevdalar yarım da kalsa ömürsüz sün bende bilesin çünkü ben seni ömürsüz sevdim...



Şimdi dudağımda hüznün bıraktığı bir büküş, yüzümde solgun bir renk, gözlerimde soğuk ve sıcağın etkisinde cama düşmüş bir buhar edası bakışlar kaldı, kalsın be sevdiğim üzülme sakın senden kalan her şey zaten yaşanası değil mi?



Çaresizce ağrılı-sancılı atılan adımlardan aşk düşer çünkü aşk çaresizliği hiç sevmez. Aşk herkese nasip olmaz azizim. Issız, zifiri gecelere düşen kabuslar yaşatır gönülde katlanması çok zordur her babayiğidin harcı da değildir...



Yürüdükçe anıların içinde, ayaklarında yakıcı zehirli otlar yada diken izleri bırakabilir. Aşk böyledir dokunduğunda tenine bir engerek yılanının ısırması kadar şiddetli ağrı verebilir...



Şimdi anla artık ayaklarımla yürümedim ki ben kalbimle yürüdüm bu acılara ne denli katlanabilir ki yüreğim...



Kendimi bıraktım bu günlerde bir suyun akışına, yağmurun yağmadığı kurak mevsimleri kuruyup ölmeden nasıl geçirebilirim bende bilmiyorum...



Aşk dediğimiz bu müthiş duygunun gönlümüzün meşherinde hiçbir şeyin teferruat ve gereksiz olmadığını daha iyi anlıyorum...





14 KASIM 2013

14 Kasım 2013 2-3 dakika 25 denemesi var.
Yorumlar