Saçlarına Yıldız Düşmüş

Şu aralar 'açılım' projesiyle gündeme oturan, Başbakanımızın Meclisteki grup salonundan seslendiği 'Saçlarına yıldız düşmüş' mısrasıyla ünlenen 'Şafak Türküsü' şarkısını ben ilk defa yıllar önce (1987-88 yılları) şehirlerarası bir otobüste yolculuk yaparken dinlemiştim.
Güneydoğunun bir şehrinin hudut ilçesinde memurdum. Evimden ilk defa uzun süreli ayrılmıştım. Otobüsle, bulunduğum ilçeden güneydoğuda başka büyük bir şehre doğru gidiyordum. Sabahın erken saatleriydi. Kaptanın arkasında, en ön sıradaydım. Yolcuların büyük bir kısmı uykudaydı. Muavin torpido gözünden bir kaset çıkardı ve kasetçalara yerleştirdi.
Şafak Türküsü çalmaya başlamıştı: Beni burada arama anne/ kapıda adımı sorma/ saçlarına yıldız düşmüş/ koparma anne. Kasetteki ses beni çok etkilemişti. Farklı bir sesti. İnsanın direk yüreğine sesleniyordu. Duygulanmıştım.
Şarkı mapustaki idamlık bir adamın annesine hasretini anlatıyordu. Tam da beni yansıtıyordu. O mapusta annesinden uzaktı ben de gurbette.
İlçeye döndükten sonra ilk işim otobüste dinlediğim kaseti satın almak olmuştu. Geceleri Şafak Türküsünü dinliyor, şarkıyı mırıldanıyordum. Sanki annem karşımda ona söylüyordum şarkıyı. Anneme duyduğum hasreti bu şarkıyla dindirmeye çalışıyordum.
Gurbetten anneme mektuplar, kartlar atıyordum. Yazımın sonunu Şafak Türküsünün en sevdiğim mısralarını ekliyordum:' Saçlarına yıldız düşmüş / koparma anne.' Annem bana yazdığı mektuplarında benim rahat, mutlu olmamı istiyor, saçlarındaki yıldızı hiçbir zaman koparmayacağını söylüyordu. Annemin bu satırlarını gözleri dolarak tekrar tekrar okuyordum.
Aradan yıllar geçmiş, gurbetten ayrılıp anneme kavuşmuştum. Çocuklarını her zaman ilk sırada tutan annem mutlu olamıyordu. Bizim sorunlarımıza bizden daha çok kafa yoruyor, daha çok üzülüyor, daha çok hüzünleniyordu. Hassas, naif bir kalp taşıyordu.
Annemin saçlarındaki yıldızı kendisi değil amansız hastalık koparmıştı. Uzun, gümüş saçları cansızlaşıyor, birer birer dökülüyordu. Annemi şiddetli ağrıları değil düşen saçları( yıldızları) üzüyordu. Her kadın gibi o da en çok saçlarını seviyordu.
Ruhunu teslim etmiş, abimin ve benim kollarımda cansız, hareketsiz yatarken dudaklarındaki tebessüm dikkatimi çekmişti. Şimdi mutluydu artık. Abim yıldızsız başını usulce okşuyordu. O an başı yıldızlarla dolu bir gökyüzü, adeta bir yıldız tarlası olmuştu gözümde.(25/ 07/2010)

23 Haziran 2011 2-3 dakika 4 denemesi var.
Yorumlar