Şiddet Gören Kadınlara Bir Devlet Kazığı Daha

Dünyadaki ekonomik bunalım bahane edilerek önce elektriğe yüzde on, sonra doğal gaza yüzde ondört, dün de özel tüketim vergilerine yüzde yirmibeş civarında zam yapıldı.

Bu arada özel tüketim vergilerine yapılan zammı da açıklayan maliye bakanı sn.Mehmet Şimşek medya mensuplarına bu durumun zam değil de "güncelleme" olduğunu söyleyerek " hepimize "pes yani ! " dedirtti.

Ücretlere ve maaşlara zam ufukta görünmediğine göre bu son zamlarla halkımızın "yaşam düzeyi" bir basamak daha aşağıya düştü.

Ya da şöyle diyebiliriz. Varlıklı insanların ithal lüks tüketimlerinin ve dışa bağımlı hale getirilen sanayimizin hammadde ve ara mallarına ödenen paraların bütçede meydana getirdiği deliği yamamak görevi yine halkın omuzlarına yüklendi.

Bu durumdan "şiddet gören kadınlar" da nasiplerini fazlasıyla aldılar.

Nasıl mı ? Şöyle, şiddet gören kadınların mahkemeye giderek tedbir kararı aldırmalarına 120 tl. harç konuldu.

Şiddete uğramış veya kaçarken ayağına ayakkabı bile giymeye fırsat bulamamış, çoğunlukla da ekonomik güçsüzlükten dolayı şiddetten kaçıp kurtulamamış zavallı kadınlar 120 tl. yi nereden bulsun da harç yatırsınlar.

Bir taraftan şiddete uğrayan kadını korumak için yeni kararlar alıp, kanunlar çıkaracaksınız. Diğer taraftan bu zavallı insanlardan harç isteyeceksiniz.

Tam bir yaman çelişki ya da "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu ?"

Ayrıca, bu konuda kusura bakmasın ama, sn. Başbakanı da eleştirmek istiyorum.

Örneğin; kendisi İbrahim Tatlıses'e hastahanede yatarken iki kere ziyarete gitti.

Ama, her gün medyada yer alan şiddet mağduru kadınlardan en azından birine topluma olumlu mesaj vermek acısından ziyarete gidip de "erkekler siz ne yapıyor sunuz ?" demedi.

Ayrıca, her fırsatta konuşan iktidarın , konuşmayı fazlasıyla seven ve bence lüzumlu lüzumsuz her konuda konuşan üyelerinden sn. Bülent Arınç ın bile bu konuda nedense ağzını bıçak açmadı.

Bu çok önemli ve utanç vesilesi konu sadece aile ve sosyal politikalar bakanı sn. Fatma Şahin Hanımefendi'nin üzerine yıkılmış gibi görünüyor.

Kendisi allame-i cihan olsa yalnız başına ne yapabilir ki !

İktidara oy verenler içinde kadın oyları bayağı etkin olduğu halde, anlaşılıyor ki, kadın seçmenler sn. Başbakanın gözünde de ikinci sınıf vatandaş ve seçmen olarak görülüyorlar maalesef !

14 Ekim 2011 2-3 dakika 138 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (3)
  • 12 yıl önce

    Goethe : '' Cehalet örgütlenmesi bir ülkenin sonudur .'' der . Türkiye'de iktidar ve onun ekonomik sermayesi Gülen cemaati hayatın her alanında farklı örgütlenme metotları deneyerek tamamen iyi bir kadro kurdu. Güzel bir konu açmış olmanızdan dolayı teşekkürler. Bu ülkede asker silah bırakır , şehir silahlanması başlar ; nasıl ki 2000 li yılların ortasında ve başında balici çocuklar kadın cinayeti işlemekle suçlanırdı. 10 yıl sonra kadın kocası tarafından kurşunlanıyor bıçaklanıyor, doğranıyor. Maalesef kadınlar iktidarların sürekli en büyük oy yemi olsa da adak niyetine iktidar şerefine de katlettirilmekte. Hayatın en güzel değeridir evli olmak, sıcak bir ev, gülümseyen bir insan, ve kucağında büyüyen çocuk , bu mutlu aile tablosu diliyorum ki ülkemde daha fazla parçalanmaz. Örgüt bilincine sahip olmayan toplumlarda önce kadın erkek ilişkisi kopartılır, sonra çocuklar sokaklara salınır, en sonra da büyüyenler toplanır kışlaya götürülür, çoğunun kaderi anneleri gibi ucuza ölüme kucak açar. Babalar cezaevi penceresinde gördüğü ilk güvercine seslenir ve günahını çıkartır. Böyledir Türkiye'de yaşamak. Sosyalizmin ve proleterya iktidarının olmadığı bir ülkede her şey kapitalizmin kozu...

  • 12 yıl önce

    1/çelişkilerle doluyuz. derler sıkça cennet hanımların ayakları altındadır (anaların) öte yandan Kur'an da yanılmıyorsam geçer, yaramazlık yapan hanımlarınıza hafif şiddet uygulayabilirsiniz. öte yandan her şeye kapalı toplumlarda kadını yarı çıplak soyup çukura yarı beline kadar sokmak ve taşlamak gibi gerçekte var. kutsal ceza diye bir roman var 1970 li yıllarda bir yargıç tarafından yazılan. yargıcın ismi aklımda değil ama aşiretlere ağalara yoksul ailelerin henüz ip atlama yaşındaki kızlarını nasıl sattıklarını çarpıcı bir dille anlatıyor. kitabı kapadığımda taşlanan sanki bendim. etkilenmemek elimde değildi. bir kaç gün de uyumadım. uygarlık mı yoksa barbarlık mı? uygar toplumların her kesiminde hanıma bakış gerçeği düşündürücüdür. yasalar caydırıcı değildir. bir kere yasaları yazan yasaları kitaplara sokan insanların düşüncesine kim bakar? bu yasa çıkarıcıları kim kontrol eder? bu yasa çıkarıcıların annesi babası nasıldır? bu yasa çıkarıcılar nasıl bir ortamda yetişmişlerdir? baskıcı mı? şiddet mi? bu insanların içi nasıl okunur? anne kavramı onlar için nedir? anne nasıl bir ortamda yetişmiştir? anne adayının annesi kocana itaat et. zıdlaşma. uzun yaşa gibi önerilerde

  • 12 yıl önce

    2/mutlaka bulunmuştur. annelerin gözünde erkek evlat nedir? erkek ununu eler eleğini duvara asar ve her erkek mutlaka bir annenin yanına sığınırda zarar görmüş bir kadın neden dönemez dönse bile kocasına dönmesi için neden baskı yapılır? ya da hiç dönemez. doğruca mezara gider. erkek ağır tahrik altında olduğunu söyler ve cezası indirilir ve ilk afta serbest kalır. yasa maddelerini kitaba sokan insanların kafa yapıları bizim gibi ülkelerde işler mi? meclise bakalım. acaba kaçı aşiret boylarına veya ağalığa uzanmıyor. sanırım bir yasa daha çıkaracaklar böyle giderse...muhteşem yüzyıl örneği. her paşanın sekiz dokuz on hanımı...günümüze uyar mı? ata sözlerini neden sevmem? eti senin kemiği benim. kızını dövmeyen dizini döver...kadına şiddet uygulayan erkeğe erkek denir mi? denmez. zaten gerçekten erkek olsa kadına el kaldırmaz. sorunlarını barışçıl yollarla çözer. ve hâlâ hanımlar erkek doğurur erkeğini yüceltmek için...esenliklerle kalın...