Usta, Bir Kuleden At Beni, İn Aşağıya Tut Beni

Gece yapılan tren yolculuklarında kişisel olarak edindiğim izlenim, seyahat boyunca asla uyuyamıyor olmam... Hele ki gidiş-dönüş seyahatlerinde 'giden mi uykusuz, dönen mi?' diye sorar dururum kendime. Bu sebepli uykusuzluklar, kronik yorgunluğa ve kalıcı bir uyku sersemliğine neden oluyor.
İşte öyle zamanlardan birinde, trenle dönüş seyrindeyim. Güneş doğuyor. Ve yine uykusuzluk içinde bu gece yolculuğu, gece uçuşuna dönüşüyor. Hiçbir kulenin umursamadığı bir pilotum artık. 'Kule, iniş izni istiyorum.' Kule: 'Aradığınız kule servis dışıdır. Size en yakın kulede Rapunzel ikamet etmektedir.'
Her kuleden iniş izni istenmez. Kimisi vardır, işte böyle Rapunzel tarafından yaşanan kuleler ki bu kulelerden tırmanış izni isteyebilirsin. 'Rapunzel, saçlarını uzat!' Rapunzel'e de güven olmaz tabii ki. Yalnızlık, depresyonu; depresyon da saç güçsüzleşmesini tetiklemiş olabilir. O zaman da kendini yere yığılmış bulabilirsin. 'Düşüş izni istiyorum' O hiç düşünülmeden verilir ama.
Ya Rapunzel intihar ettiyse... Yok, biz bu kuleye de bulaşmayalım. Şahit yazarlar; bir de onunla uğraşmayalım uykusuz uykusuz. Zaten kulenin oradan yol geçecek, kule istimlâk olacakmış. Rapunzel'e de TOKİ'den bir stüdyo daire vereceklermiş. 'Rapunzel, saçlarını uzat!' Rapunzel: 'Otomatiğe basayım ben.'
Rapunzel'in kulesi de istimlâk olacağına göre tırmanış iznimiz de yanacak o zaman. Metropollerin kuleleri var ama bulutları delen. Onlar da hem suçlu, hem güçlü kategorisinde, havayla, güneş ışığıyla kavgalı... Hava ve güneş ışığı, zor bela imzalatır giriş belgelerini. Kimi zaman patron toplantıda olur. İşte o zaman bekle ki aydınlanasın, bekle ki soluyasın. 'Kule, yaşama izni istiyorum.' Kule: 'Yaşamak için itaat etmelisin.' Haydi canım!
Bu kadar kule arasında bir de Kız Kulesi vardır ki ondan hiçbir şey için izin istemem. Karşısında çay içilir onun. Âşıklar ona bakar. O her güzel şeye izin verir. Ona bakarken uykusuzluğunu da unutursun. Sen O'nun karşısında çayını yudumlarken onun içindekiler de pahalı şaraplarını yudumlar. O kadar cilvesi de olsun ama. Bir de unutmadan... Galata Kulesi... Şehrimin güzel siluetinin önemli parçası... Karşıya geçince sana da uğrarım. Senin gölgende de soluklanırım azıcık. Pisa Kulesi eğilmiş ikinizin önünde, ben nasıl sevmeyeyim sizi?
Çok mu duygusallaştım acaba? Biraz da metropol kulelerine nispet yapar gibi oldu, ama o da bu yazının ana fikri olsun.
'Arkadaşım, sayıklıyorsun. Uyan!'
'Azıcık daha dinleyin canım siz de.'
Meğer uyumuşum da sayıklıyormuşum.

21 Ağustos 2011 2-3 dakika 42 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar