Vuslatsız'a

en çok geceleri uzaklara düşer seven yürek; kendimden bilirim...dar gelir yatak, taş olur üstelik...yorgansa lok! ..ağar dönersin, döner ağarsın...odanın duvarları deve dönüşür ve biner üstüne üstüne...gözün tavanda ya da karanlığa aralanmış perdenin kıvrımındadır...uzaklarda, ta uzaklarda göz kırpan bir yıldızın "O" olduğunu düşünürsün ve kovulursun olduğun yerden...hayır peşine düşersin o ışığın...

kimi zaman umuttur yıldızlar
kimi zaman uzaklık
kimi zaman da yar!..
bakışına değer saçları...

sahi var mıydı senin saçların?yoktu değil mi? kesinlikle kelsin sen!..çünkü seni özledikçe yoldum onları...tırnaklarıma sor istersen, istersen de takâtıma...ama sen, onları her yoluşumda gidip yıkandın, bilmediğim sular altında...eminim üşüdün ve kirli kaldın gene de...çünkü seninle sevişmelerimde arınıyordun sen...gidip ellerini yıka, bak gör aynı kalacaklar...beyaz mıydı ellerin ve ne tutardı en çok!..kaç sevgide hallaç atmıştı acaba onlar, merak ediyorum...gerçi sen her bahar aşıktın birilerine..bana yaz ortası rastladın...oysa ben kışa çoktan ayak basmıştım...dallarımda top top kar, yüreğimde alev alev aşk tutuşturarak...

ah! ..o muhacir gönlümüz, hangi söğüt altlarında geçirir ki güneş kaçkınlığını...ve hangi yolların yolcusudur bilinmez...ama ben biliyorum
sığınmalarımın adısın sen! ..

işte yine geldim özlemimi giyinerek, çevirme geri desem, biliyorum bağrına basacaksın...VUSLATSIZ kalarak ama!..

olamadıklarımızı oluruz gecelerde...baskılar kalkar üstümüzden...yalnızlık kol gezer her hücremizde...bizi biz yapan, yalnızlıktır bilirim...yalnızlığımı susturmak için sana geldim yine; al içeri! ..bir kere de öp desem, biliyorum VUSLATSIZSIN...

cellat aşk! katil aşk! nasıl kıydın ki seni yüreğinde
yaşatan, boy attıran bir can'a böyle!..ellerin kırılsaydı, taş olsaydın, leş olsaydın kurtlara, kuşlara...bana yoldaş olsaydın, yeniden yeniden kesseydim sevdiğimi...bana bıçak olsaydın...

sahi kırmızı mı akardı kanın? yoksa su gibi berrak olup çiçekler mi sulardı, susuz kaldıklarında...hepsi olağan da, gönlümü susuzluktan kurtaran iksir olduğunu unutma!..

hapın olaydım
hemşerin olaydım
merhemin, zehrin olaydım
ölümünü seyretseydim doya doya...
ama VUTLATSIZSIN....

kıyamam sana!..

içimizi korku basar nedense aşk kapıya gelince..kapılar kilitlenir, duvarlar
kurşunlanır...camlar kırılır durup dururken...kaçarız kendimizden...ardımızda bir yığın harami...

ömrümüz gider öbür yanda
öbür yanda tıkırdar saatler...
yollar uzanır kıvrım kıvrım
artar dönemeçler
ve sen yorulursun tabii
gelme, çıkma yollara
hasret biter...

hani, mavi kanatlı kuş armağan etmiştim sana, bir de kocaman kanatlı albatros!..ne oldu onlara?

ister minik bir serçe ol gel, ister kocaman kanatlı albatros...özlendiğini ve beklendiğini kaç kez söyledim sana; çık gel! ..bak hazır yatağın, yorganın, minderin...sobalar da yakmışım üstelik, sıcacık evim...bir dilim ekmeğe sürdüğüm özlemdir seni doyuracak olan; onu da hazır ettim...

ne olur, gel! .....

04 Eylül 2010 2-3 dakika 27 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Ne güzel bir aşk anlatımıdır bu😊

    Kaldı mı bu özlemler hala😆

    Şmdilderde moda birinci gün merhaba, ikinci gün aşkım, üçüncüden sonra düzeyli ilişkiler😡

    Sevgili Tayyibe,

    Ne güzel aktarmışsın duygularını, yüreğine sağlık...

    Kutlarım...