Yeni Bir Ütopyayla Mutlu Olmak İster Misiniz?

Bu yazımızda size bir ütopyamızdan söz edeceğiz. Bakalım, hoşlanacak mısınız?
Önce, ' ütopya nedir' sorusu üzerinde birazcık duralım. Bu sözcüğün yaratıcısı Thomas More'dur. Sözcük eski Yunanca ?ou' (değil) ve ?topos' (yer) sözcüğüne dayanılarak türetilmiştir. Buna Türkçede bir karşılık bulmak istersek eğer, ?yokülke', ?düşülkesi', ?hayalistan' ya da ?yokistan' diyebiliriz.
Herkes hayal kuruyor. Herkesin kurduğu bu hayallere biz ütopya diyebilir miyiz? Hayır, diyemeyiz. Niçin? Çünkü ütopya , daha önce hiç kimse tarafından düşlenmemiş olanı dile getirir. Peki , her düşlenmemiş olana ütopya diyebilir miyiz? Hayır, ona da diyemeyiz.
Peki, gece uykumuzda gördüğümüz renkli ve özgün düşlerimize diyebilir miyiz? Ne yazık ki, ona da diyemeyiz. ?Ona ?diyemeyiz! Buna diyemeyiz. Siz de çok oluyorsunuz ama!' diyebilirsiniz.Amacım sizi kızdırmak değil! Haydi, sizin gönlünüzü hoş etmek için ?Bazı düşlerimize ütopya diyebiliriz.' diyelim.Ama hangilerine? Tabiî ki gündüz gördüklerimize. Gündüz düş görüyor muyuz? Elbette. Hem de gözümüz açıkken! Bu tür düşlere ?gündüz düşleri ?deniyor. Bir başka deyişle, uyurgezerin düşleri!
Sormuşken şunu da soralım: Peki, bir gözümüz açık, bir gözümüz kapalı düş görüyor muyuz? Daha neler! Belki de gören vardır, ama ben böyle birine hiç rastlamadım. Düşleri kaç gözle gördüğümüz ilgilendirmiyor bizi. Bizi ilgilendiren dış gözle ya da iç gözle neyi tasavvur ve hayal edebildiğimizdir.
Uygarlığımızın bugünkü düzeyini daha çok bu uyurgezerlere borçluyuz. Onlar bizim için düş gördüler. Bu kişiler sanki bu dünyaya yaşamak için değil de, düş görmek için geldiler. Çoğu çok saf ve temiz kişiler olduğu için, kurdukları düşlerin kendilerine pek bir yararı dokunmadı, daha çok bize yaradı.
Ama onlar hep mantıklı düşler kurdular. Yaşarken yere sağlam bastılar. Ayağını yere en sağlam basan Thomas More'du. Ama en olmadık şey onun başına geldi: Kafası kesildi. Hem de onu bir zamanlar en çok seven kişi tarafından!
Anlayacağınız, homo homini lupus ( insan insanın kurdudur) hikâyesi. Ne hazindir ki More'un kızı babasının başını alıp mezara koymak için cellada rüşvet vermek zorunda kaldı. Bunları ne diye anlatıyorum? Bizim için düş görenlerin başka neler gördüklerini daha iyi göresiniz diye. Oscar Wilde ? Toplum suçluyu sık sık bağışlar, ama düş göreni asla bağışlamaz' derken , More gibi insanların başına gelenleri kastediyordu. Yoksa yatağında mışıl mışıl uyurken düş görenleri değil.
İnsanlık için düşler görene biz bugün ?ütopyacı' diyoruz.Yani, daha önce hiçkimsenin görmediği düşleri gören kişiye! Toplum, ileride bu düşlerden bir yarar sağlayacaksa, biz bu düşlere o zaman ütopya diyoruz.Zarar görecekse eğer, buna da ?dystopia' diyoruz. Bizim ?dystopia' ile işimiz yok. Onu Amerika'nın ruhu kararmış aydınlarına bırakalım. Bizim işimiz güzelliklerle.
Bize yaraşan, güzel Anadolumuzun iyimser ve hoşgörülü insanları için güzel şeyler düşlemektir.
Bugün burada sözünü edeceğimiz ütopya bir eğitim ütopyasıdır. İyi uygulanırsa başka alanlardaki kimi sorunları da çözebilir. Bizim ütopyamızı IMF'nin acı ekonomi reçetesine benzetebilirsiniz.Ama hiç öyle değil! Sıkı durup derin bir nefes alın! Niçin mi? Yalnız yaşamanız için değil ,beni daha iyi anlamanız için de. Beni anlamak için oksijene de gereksiniminiz var.
Yazımın bundan sonrasını okuyacaklara bir uyarım olacak. Eğer kalp hastası iseniz ya da tansiyonunuz varsa, ya yazımı okumayın ya da ille okuyacaksanız, hekim kontrolünde okuyunuz! Yazımın sonunda hekime gerek olmadığını anlayacaksınız. Ama yine de önlemi elden bırakmamak gerekiyor.
İlk şoklar önemlidir. Şimdi sizi önce şoka sokacağım. Şoktan çıkmanız kısa sürecek. Ne kadar kısa peki? Bir ya da iki dakika!
Artık ütopyamızı açıklamaya geçebiliriz. Bu ütopyamızdan toplumumuzun yarar görmesi için öncelikle Millî Eğitim Bakanı'nı ve YÖK Başkanı'nı ikna etmek gerekiyor.Sonra da ütopyamızla ilgili bir yasa tasarısı hazırlayıp bunu Yüce Meclisimizden geçirmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı da onayladı mı bizim ütopya artık ütopya olmaktan çıkıyor. Ütopyaların en hayırlısı kısa ömürlü olanıdır. Ütopyamızın ölümsüzleşmesi için kısa olması gerekiyor. Görüyorsunuz. Ütopyaların en kısa ömürlüsü en ölümsüz olanıdır.Ütopyalar uygulanabilir olunca gerçeğe dönüşürler.Gerçekler ise ölümsüzdür.
?Söyleyecekseniz söyleyin artık, nedir şu' Ütopyam! Ütopyam' dediğiniz şey. Okuyacak başka yazılarımız var' dediğinizi duyar gibiyim.Bizim ütopyamız da zaten buna hizmet edecek.Sizin sabah akşam yazı okumanıza ortam hazırlayacak. Hatta diyebilirim ki neredeyse beşikten mezara kadar!
Eğitim ütopyamızın özü şu: Ülkemizin tüm okullarınca geçmişte verilmiş, bugün verilen ve gelecekte verilecek tüm diplomaların üzerine bir ?son kullanma tarihi' konacak. Görüyorsunuz çok kısa ve çok yalın. Şiir gibi. Bütün güzel şeyler şiire benzer.Tıpkı kadın gibi.
Bir düşünün ve hayal edin . Toplumumuz için sonuç çok verimli ve sarsıcı olacak.
Bir düşünün: Diplomayı yeni almışsınız, hem de bin bir emekle! Bir de bakıyorsunuz ki üzerinde ?son kullanma tarihi' var? Bir düşünün ve hayal etmeye çalışın şu eğitim ütopyamızdaki güzelliği! Diplomanızı eskimeden yenilemek zorunda kalacaksınız. Matematikçilerin formülleri kadar zarif! Siyasetçilerin açılımları kadar güzel! Artık uygulalanabilir olduğu için ütopyamıza eğitim reformu dememiz gerekiyor.Hatta eğitim devrimi!
Artık her türlü kitabı bol bol okuyabileceksiniz. Artık eğitime yeni bir anlayışla bakacağız. Artık çok okuyanın korkuları az olacak.
Bu eğitim devrimini bir iki küçük reformla desteklediğimizde, güzel ülkemizde her iş yoluna girecek. Okuma aşkı artınca cümle dertler bitecek.Bakın bu eğitim ütopyası bize ne getirecek?
1-İşsizler iş bulacak. Hem yetenekli her yurttaşın kısa sürede iş bulma şansı olacak.Hem de herkesin eşit ölçüde iş güvencesi olacak.
2-Devlet kurumlarında adam kayırmacılık ortadan kalkacak. Torpille, rüşvetle iş bulmak tarih olacak.
3-Medya'da, yargıda, üniversitelerde , diğer kamu kurumlarında ve özel sektörde yapısal bir değişiklik kendiliğinden oluşacak.
4-Siyasal partilerimiz de kan ve kabuk değiştirecek.
5-Baba -oğul, ana- kız ilişkisi daha sağlıklı bir hâle gelecek, gelin- kaynana kavgaları bile ortadan kalkacak. Okumaktan kavga etmeye zaman bulamayacaklar.
Eğitim ütopyamızın olası sonuçları biraz partilerin seçim bildirgesine benzedi ama, varsın olsun! Bizim eğitim ütopyası ek açılımlar da içeriyor. Nedir bunlar? Anlatalım.
Bir kimsenin işe girmesi için o işin gerektirdiği diploma ve sınav sonuç belgeleri yeterli olacak.Mülâkat yok.Söz gelişi, milletvekili olmak istiyorsunuz.En az bir üniversite diplomanızın olması gerekecek.Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavı (KPDS) başarı belgeniz olacak. Entelektüeller Arası Seçme Sınavı (EASS) başarı belgeniz olacak. Miletvekilleri Adaylarını Seçme Sınavı (MASS) başarı belgeniz olacak.Belgelerinizi salladığınız zaman, siyasal partiler sizi kendi partisinin adayı yapmak için birbiriyle yarışacak.Artık siz onların değil, onlar sizin peşinizden koşacak.
Partiler nerdeyse siyasal özelliklerini yitirecekler. Devlet yönetiminde artık liyâkat ve yeteneğe önem verilecek.
Burada şöyle bir soru aklınıza gelebilir.Bu sınavları kim yapacak? Sınavları ÖSYM yapacak. Üniversite mezunları işe girebilmek için en az üç belgeye sahip olacak. Beş yıl sonra da Üniversite Diploması Yenileme Sınavına (ÜDYS) girecek.
Bu eğitim ütopyamızın son derece güzel bir sonucu daha olacak: Yurttaşlarımız çalışma hayatında olumsuz durumlarla karşılaşmamak için, ikinci bir üniversiteyi bitirmek isteyecekler.Çünkü tek diploma insanlara iş güvencesi sağlamayacak. Diploma yenileme sınavını geçememeleri durumunda işlerini kaybedecekler.Bu sınavlar her yıl yapılacağı için yurttaşlar en fazla bir yıl işsiz kalacak. Sınavı geçmeleri hâlinde üniversite diplomalarına soğuk damgalı yeni bir son kullanma tarihi eklenecek. Böylece,işlerinin başına yeniden dönebilecekler.
Bu reform her alanda geniş biçimde uygulanabilir. Bu sistemin her şeye çeki düzen veren bir tarafı var. Hayal gücünüzü kullanın ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bu reformumuz sayesinde medya sektöründe daha bilgili ve akıllı kişiler çalışacak. Toplumumuz televizyon izlemek yerine sürekli , kitap okuyacak. Yargımızda ve ünivesitelerimizde, daha bilgili ve daha akıllı kişiler görev alacak.Toplum tasarrufa alışacak.Ülkemiz kısa sürede iç ve dış borçlarını ödeyebilecek. Enflasyon düşecek. Bunlar benim kestirebildiklerim.
Eğitim ütopyamız , ülkemizin aydınlık geleceğinin güvencesi olacak. Demokrasimiz de sofokratikleşecek. Devletimiz bürokratlar tarafından değil de, artık sofokratlar(bilgili kişiler) tarafından yönetilecek.
İşte o zaman ülkemiz ,Atatürk'ün gerçekleşmesini çok istediği bir düşü gerçekleştirmiş olacaktır: uygar toplumların en gelişmişi olma düşünü.
Geleceğimize sahip çıkalım. Düşlerimize sahip çıkalım. Ütopyalarımıza sahip çıkalım.
Gelecek düş görenlerindir. Gelecek düşlerine sahip çıkanlarındır.Ne mutlu ?düşlenemeyeni düşledim' diyenlere!

23 Ağustos 2009 8-9 dakika 15 denemesi var.
Yorumlar