Yine Varım Demek ki

Öyle bir of çekip iç geçirmişliğin içindeyim ki.. Asabiliğin getirdikleriydi başkaldırıdaki aramızda geçenler ve tüm yaşanılanlar.. Bir umursamazlıkla boş vermişliğin beklenmedik bir anda oluşan fırtınaların kaldırdığı boramda, tozu dumanı içinde gibi, kayıp oluşlardı son çırpınışlar...

O toz duman olmuş hayallerimin içinde bir türlü gözükmeyen aşkın, kapkara karalara örtünüp bürünmesi var ya.. işte, o acı benim içimi yedi bitirdi.. Ateşteki tereyağı gibi, bir buz dağı gibi, usul usul erimekteyim..

Kabullenmek zordu kandırmaktı kendini kolay olan. Gittikçe derinleşen uçurumlar içinde kayıp olmakta umutlar..

Olmuşları olmamış gibi, içimizdeki sevgiyi bitmemiş gibi, göstermekti tüm çabalar..

Ahh lele ah, zaten benim hangi hayal ettiğim, umut ettiğim oldu ki.. Ya hep geç kaldım ben, ya da, o, erken geçti yanımdan..
Hep öyle olur ya... Bende yetişemedim hiç, o mutluluk denen çok başlı canavara..

Taşıyabilecek bir beden, kaldırabilecek bir kalp yok artık kopmuşluğun getirdiği acı gerekleri... Çok hafife alınmış sevginin, boşluğa indirgenmiş bir bedenin gücü daha fazla neyi kaldırabilirdi ki...

Aslında çok şey değildi istediğim, ne istedim ki ben hayattan ? Hiçbir şey istemedim ki ben; yuvam evim olsun, uçağım arabam olsun, pulum param olsun, sarayım villam olsun, bunlar gibi hiçbir şey istemedim.. Sadece tüm hayallerimle;

Özlemek, özlenmek
Beklenmek, beklemek
Sevmek, sevilmek
Aşık olmak, aşık olunmak istedim..

Sanki hiç acı çekmiyorduk, çekmeyecektik, sevgimizdeki o muhteşemlik görülmemiş aşk içinde boğulmak istemiştik.. En azından, öyle olmasını düşünmüştük... En azından en ufak üzüntüler bile hüzünlerimizde boğulacaktı ikimizin.. Bizim de pek inanmadığımız sonu olmayan hayaller içinde, bize çok geldi, ağır geldi sevgimizdeki aşk.. Fazla olmayacaktı, bize ağır gelmeyecekti sırtımızda taşıdığımız, kıskançlığımızdaki hep bize hep bize bitmek bilmeyen paylaşılmayan arzular.. Herkesin taşıyamayacağı bu sevgi zaman geçtikçe bize de çok ağır gelirken, düşüyordu sırtımızdan tuzla buz ediyordu bu yok olmuş, çürümüş kalbi. Alışmak istemiyordu bu acıya, bu kedere, bu siteme, bu lanet umursamazlığa...

Hayalimde, ruhumda, düşlerimde, kalbimde her yerde benimle olan, o sevdiğim cananın, bana, bende seni seviyorum demesi vardı.. Cananımdan bir parça, canımdan bir parça olmak vardı ya...
Aşkım
Yoldaşım
Balım
Dalım
Gülüm...
Bu gün, ben de seni düşündüm bende seni çok seviyorum demesi vardı ya....
İşte, üstümüze çökmüş sislere bürünen, için için yanan, kızıl korlarla yanıp kül olan bir hayal..

Şimdi, sahte gülücükler gölgesinde gerçeklerden uzak boğuşmaktansa, yalan fani dünyada, içimiz yanarken sahte kahkahalar atmak kolaya gidiyordu... Gerçeklerde yanaklara sızan inci tanesi göz yaşlar ise, gittikçe sahteleşen sahte mutluluğun gözyaşlarına gölge düşürmesine izin vermiyordu... Zaten çok geçti geride kalan saf sevgiyle aşka erişmek, çok geçti..

Ahh lele ah,
acıyor, acıtıyor, yakıyor, kanatıyor canımı, geride kalan hayal ettiğimiz sonsuz erişilemeyen, zamanla körelen anlatılmaz aşk..
Bir bilsen kor alevinde harlardayım, işte, o duvardan o duvara çarpar gibi, çarptırıyor sol yanımı, bitti sandığım aşkınla içim yanıyor senden yana.. Yokluğunla, gelmeyişinle, özleminle, hasretinle yıkılmış bir umut, paramparça içim dışım dağlıyorum, senin gibi bir sevgili için yıllarca biriktirdiğim içimdeki tüm heyecanlar yok oldu, köreldi sanki..
Neden acıyor ?
Neden acıtıyor?
Neden, kanıyor içim dışım her yerim ?
Neden kor alevi gibi harlardayım?
Neden ? sanki neden ?

Şuan, şu dakikadan sonra hayatın ve yaşamanın hiçbir anlamı kalmadı.. Hiçbir şey hissetmiyorum.. Sanki duygularımı kaybettim bir anda, düşünemiyor, umut edemiyorum..
Hiçbir şey yok..
Boş boşum..
Berbatım..

Daha doymadan, tadına bile varamadan, gönül köşemin kapısından içeri girerken geri dönüp kayıp gitmişti ellerimizin arasından bu aşk bu sevgi...

Pişmanlıklardaki ayrılığın şimdiki yanlışın yalanın acı yanıydı hissedilen... Aslında hissedilen değil hissedilmek istenen... Ağır gelmişti bu aşk yükünü kaldırmak, .

Ben ki her kötümserliğe her şekilde umutla sarılan, umudum kötüde olsa iyi gibi bakmaya çalışan, kabullenen, kendini güçlü hissetmeye çalışan, ben nasıl düşmüştüm kopuş tuzağına, neden direnmedim ki..

Şuan kendimi nasıl da koy verip gittim... Alemlerin Rabbi olan, büyük Rabbim den sonra, o, dostlarım, sevdiklerim de olmasa, dayanacak hiç gücüm kimsem yok.. Yok böyle bir şey, anlayamadım..

Duruyordu artık yavaş, yavaş beynim... Ellerim seni yazarken bile zorlanıyor zor olan yazmak değil, seni yazmak zor olan.. Aşkınla bütünleşen ismin aklıma gelince uzaklara dalıyor, sanki körüm, kör.. Gözlerim boş boş bakıyor geçmişe hatta nereye baktığımın bile farkında değilim.. Dalıp dalıp gidiyorum sensizliğe, sensizliğinle yavaş yavaş eriyip yok olmaktayım..

Taa kii, bunca yıldan, sonra, tekrar yollarımızın kesişip karşılaşıncaya, yakınlarımda bir yerde olduğunu bildiğim varlığınla mutluluğun ne olduğunu az da olsa yeniden keşfedip sevinceye kadar.. Eriyip yok olmaktaydım

Ve yine az da olsa bir umudun ilham kaynağı.. sevgi, aşk ve mutluluk pınarı oldun... Bu pınardan beslenmekteyim..

Ve şimdi
' yine varım demek ki ben de varım ' ben de var mıyım derken, senin varlığınla varım artık..

(N.K. 20 Ekim 2009 )

09 Kasım 2010 5-6 dakika 31 denemesi var.
Yorumlar