Yoruldum

Yüreğimde isyanlar var,gözlerim yaşlı,zor geliyor sevdayı arkada bırakmak.Oysaki ne bedeller ödemiş nelerden vazgeçmiştim.'Seni sevdiğimi unut' diyor SezeN Aksu.
Özlüyorum,en çok da kendimi.Kendimden sıkılmadığım,umutla bakabildiğim,içten gülebildiğim zamanları.Göz görse de gönülden,gönül durdu sevda için yürümek zorunda kalırken...
Yoruldum...Daha on dokuzken...Yoruldum;yüzlerden,gözlerdn,seslerden...

Duvarlar,yüzler,sesler...
Çarpıyor yüreğim hepsine kırılıyor
Esaretim bedene değil
Gülüşler,susuşlar...
Benim değil
Huzur evrende değil
Gelmişim gidiyorum
Yollar tanıdık değil!
Duruyorum,bakıyorum
Gözler emin değil!
Geçmiş zaman olmuş sevdalar
Yüreğim yerinde değil!
Toprak değsin ayaklarıma
Ruhum karışsın herbir parçaya
Varlığım zamanda değil!

Varlık ve yokluk arasında yürürken ayakların götürür seni.Belki bir taşın peşinden ya da bir gülün...Taşa takılır düşersin yaraların gözükmez,güllerse çoktan solmuştur.Bu kadar umutsuz mu hayat?Öyle olmadığını sen de biliyorsun ama tam yoluna koymaya başlamışken hayatını;esiverir,kapını çalıverir hüzün.Kader mi,bilemiyorum...

Kutsal varlığım
Sevincim,hüznüm,kaderim
Damarlardan bu kan akarken
Sana yine geleceğim
Beynimde başlayıp bedenime yayılırken
Ve taşarken yüreğimden
Yine gideceğim...
Ait değilim kalıplara
Bedenim dursa da dünyada
Dünya durmuyor ruhumda
Kutsal varlığım
Sevincim,hüzüm,kaderim
Ya durdur beni
Ya da bırak bedenime gideyim...

Gitmek bir kaçışsa acı veriyor insana.Bir seçenekse umut ikliminde yeni bir sayfa açılıyordur.Yeniler korkuludur,umutludur.Cesareti olmayanlar yolun başında yorulur.Yoruldum...daha on dokuzken...
Dibe çöküyoruz yavaş yavaş.Dünya dönüyor yavaş yavaş...Ve öye kaptırmışız ki hayata kendimizi ne çöktüğümüzden ne de döndüğümüden haberdarız.
Ve gençlik!En dolu en çılgın zamanıızda bağlanıyoruz,tutuyoruz bir dalın ucundan.Küçük görülen yaşımızla,yaşımızdan büyük engellere direniyoruz.Bazen kolumuz bazen bacağımız kopuyor.Görüp de görmemeyi,duyup da söylememeyi öğreniyoruz.Bütünün bir parçası oluveriyoruz.
Sokakta kimseye aldırmadan bağırarak şarkı söyleyeilir misin? Karşıdakini umursamadan içinden eldiği gibi küfredebilir misin?Yakıştığı inandığın için rüküş gezebilir misin?Gurur kelimesini sözlüğünden çıkarıp sevdiğini söyleyebilir misin?İyiliği unutup 'hayır' diyebilir misin?Sen sorumluklardan soyutlanarak,ne müdür ne amir dinlemeden her koşul altında kendin kalabilir misin?
Sen istediğinde zamanı durdurabilir misin?

Arayıp bulamıyor artık gözlerim
Sözlerim derin sukutta
Ben bir kuyuya düşmüşüm
Çıkamıyorum toprağa
Ne sesimi duyan var
Ne halimi bilen
Yıldızlar bile doldurmuyor artık gecelerimi
Geceyle gündüzü ayıramazken ben...
Zamanın durduğ yerdeyim
Taşların ağladığı
Umudun çaresiz kaldığı yerde...

'Bir şehri tam kalbinden,beyninden vurup gitmek' diyor Teoman.Zor geliyor sevdayı arkada bırakmak...
Yolun ortasına durmuşum.Gitsem kaybolacağım,dönsem kahrolacağım...Birşey söyle,bari sen anla;anlatamadıklarımı,anlamını kavrayamadıklarımı.Söyle ki delirmeyim.Yüzünü neden saklıyorsun?Neden yanlışlığıma,yanmışlığıma bir yalnızlık da sen ekliyorsun?
Uçmak ister misin?Ya güneşin ilk doğduğu yere çıkıp son battığı yerden geceyi kucaklamak.Boğazındaki zincirleri çıkarıp özgür olmak...Sen,insan olmak ister misin?
Gökyüzü hani kederinden griliğe boyanır sonra da döker ya hüznünü yağmurla,ağlar ya derinden.Benimse gözlerime çoktan çöktü grilik.
Efkarlıyım bugün...

Yarınlar bizi bekler
Yarın diyarı hasret olur
Ben yarı bekler
Diyarın yolu bitmez olur.

Zor geliyor sevdayı arkada bırakmak.Zor geliyor yeni bir güne başlamak.'keşke' ile başlayan cümleler kurmak...
Sevda ki yare değil sadece;taşadır,toprağadır.Sevda ki yarene değil sadece;kuşadır,böceğedir.Sevda ki beni yaşamak için ayakta tutanadır...Annemi özledim,babamı,kardeşlerimi.Gece spor programlarını dörtgözle beklemeyi özledim.Memleketimim havasını,tozlu yollarını özledim.En çok da yiğenimi...
Ağlamak istiyorum.Yağmurdan sonraki gözküyüzü olmak...
Yoruldum...Daha on dokuzken...
Dostlarım vardı,düşlerim bir de sevgilim.Ama hatırlamıyorum,bilmiyorum neden kanıyor içim...Kanıyor ellerim kanıyor yüreğim.Tam kuyuya baktıklarında geç kalıyor dakikalar geç kalıyor hayat...

Emanet bana bu can
Boşunadır yüreğinden harcanan
Vedalar mıdır,ayrılıklar mı
Benı hayattan koparan
Artık renkler hep siyah
Zaman boşlukta
Ve emanetim kara toprakta...

Kara topaktır bir fidana hayat veren,onu besleyen.Yağmuru yağar güneşe yapraklarını döner sevgiyle.Sonra yine toprağa döner kış olunca.
Kış gedi buralara,en çok da yüreğime...Tanıdık bir yüz,bir koku...Nafile...Alışkın olmalısın sen ayrılıklara,arkada buğulu gözler bırakmaya.Ama neden akıyor bu yaşlar,gözden değil gönülden.Neden özlemin değişmiyor,bireylere değil birlikteliklere...
Kaçıyorsun insanlardan,onlarla konuşmaktan,içindekiler paylaşmaktan korkuyorsun.'Cesaret' dediğin olguyu yanlış yerlerde kullanıyosun bile bile...Kendini kanıtlamak mı?Neye,kime karşı?Özüne zarar veriyorsun ki özün söylüyor sana gerçekleri.Onunla da yüzleşemiyorsun,diline gelenler acı veriyor sana.
Başkasına gerek yok,hataları kendin yapıp cezasını da sen veriyorsun kendine.Duvarlar çevirmişsin etrafına.Öyle de sağlamlar ki geleceği geçmiş sanıyorsun.
Geçmişteki sıkıntılarının sebebi olan,bedeller ödedeğin,içindeki birçok şeyi kaybettiğin,acı çekip acılarından ders aldığın bir an kendinden bile vazgeçtiğin amacın artık içindesin.Sen artık üniversitelisin.Hem de istediğin gibi yaşadığın şehirden uzakta bir deniz kenarında...
Ne güzeldir o muhabbetler,hafif çakır keyf olmuşsundur.Dökülür dilinden şiirler,eski sevgililere tebessümle bakılır.Hele de aşıksan o an(ki değilsen de olursun),arabeksleşirsin biraz.Ne güzeldi o muhabbetler...

2006-ç.kale

12 Ocak 2012 5-6 dakika 24 denemesi var.
Yorumlar