Paul Marie Verlaine'nin Hayatı ve Eserleri

— min. okuma: 6-7 dakika

Paul Marie Verlaine, Fransız şair.

Doğum tarihi ve yeri: 30 Mart 1844, Metz, Fransa.
Ölüm tarihi ve yeri: 8 Ocak 1896, Paris, Fransa.

1- Paul Marie Verlaine'nin Hayatı

Şair Varlıklı bir subayın tek çocuğu olarak 30 Mart 1844, Metz, Fransa'da dünyaya gelmiştir. Ortaöğrenimini Paris'te yapmış, On dört yaşındayken günümüze ulaşan ilk şiiri "La Morf'u (Ölüm) Victor FIugo'ya yollamıştır. 1862'de bakaloryayı büyük bir başarıyla verdikten sonra Paris'te bir sigorta şirketinde çalışmaya başlayan şair, bir yandan da şiir yazmış, edebiyatçıların devam ettiği kahvelere, salonlara gitmiştir. Buralarda önde gelen Parnasçı şairlerle, ayrıca Stéphane Mallarmé, Villiers de L'lsleAdam ve Anatole France gibi dönemin başka yetenekli yazar ve şairleriyle tanışmış, şiirleri, edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başlamıştır. Şairin ilk basılan şiiri "Monsieur Prudhomme"dur (1863). Üç yıl sonra yayımlanan, Parnasçı şairlerin yapıtlarının toplandığı Le Parnasse comtemporain (1866-1876, 3 cilt; Çağdaş Parnasçılık) adlı antolojinin ilk cildinde Verlaine'in de sekiz şiiri bulunmaktadır .

Paris Komünü kurulunca (1871) Verlaine orada basın görevlisi olarak çalışmış , Bu arada Mathilde'yle evlenmiş (1870), ama aile yaşamına bir türlü uyum sağlayamamıştır. Bu uyumsuzluk nedeniyle Temmuz 1872'de eşini ve yeni doğan oğlu Georges'u terk ederek Arthur Rimbaud'yla birlikte Fransa ve Belçika'yı dolaşmıştır. Toplanan izlenimci şiirlerini bu sırada yazmaya başlayan şair Verlaine ile eylülde Londra'ya ulaşmışlardır. Orada sürgündeki komüncülerle karşılaşmışlardır Verlaine, Fransız Edebiyatında benzerine zor rastlanır bir müzikalitesi olan ve prozodi bakımından en deneysel şiirlerinden bazılarını içeren Romances'ı orada tamamlamıştır. Şair temmuz 1873'te duygusal bir bunalım sırasında Rimbaud'yu tabancayla vurmaktan iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştır . Cezaevi yaşamı, pişmanlık duygusu ve okuduğu dinsel kitapların etkisiyle Verlaine 1874'te Katolikliğe yakınlık duymuştur. 1875'te hapisten çıktıktan sonra Trappist tarikatının ilkelerine bağlanıp tam bir rahip gibi yaşamayı deneyen şair Rimbaud'yu bulmaya Stuttgart'a gitmiş ancak onun tarafından sert bir biçimde geri çevrilince İngiltere'ye giderek bir yıldan uzun bir süre orada Fransızca ve resim dersleri vererek yaşamım sürdürmüştür. ağırbaşlılığı ve dindarlığıyla Anglikan yazarların, ayrıca Tennyson ve Swinbume'ün hayranlığını kazanmıştır.

2- Paul Marie Verlaine'nin Edebi Kişiliği

Verlaine, sözcüklerin esas olarak müzikal bir nitelik taşıdığı modem şiirin kurucularındandır. Ayrıca şiirde romantizmden simgeciliğe geçişte önemli bir rol oynamıştır, iyi şiirlerinde, kendinden önceki çoğu şairce kullanılan tumturaklı bir söyleyişten uzak durmuş ve Fransızcanın (hatta günlük dilin kalıplarının) okurun düşünsel direncini kırarak daha belirsiz, daha kararsız bir söyleyiş aracılığıyla yeni duygu tonlarını aktarabileceğini göstermiştir. Verlaine'e göre sözcükler ancak ses değerleriyle, zarif bir müzik yaratmak için kullandıklarında günlük anlamlarını aşan bir güç, büyülü bir hava kazanabilirler. Bu yüzden Verlaine'in iyi yapıtlarında hiçbir zaman açık bir düşünsel ya da felsefi içerik görülmez. Verlaine Fransızcanın iç müziğini kuşkusuz sezgileriyle keşfetmiştir, ama yaratıcılığının doruğunda olduğu yıllarda yeteneğini durmadan geliştirmeye ve Fransız şiirinde bir "reform" yapmaya çalışan bilinçli bir şair olduğu söylenmelidir.

3- Paul Marie Verlaine'nin Eserleri

  • Şiir
    • Bonheur (1891; Mutluluk),
    • Chansons pour elle (1891; O Kadına Şarkılar),
    • Liturgles intimes (1892; İçten Ayinler),
    • Odes en son honneur (1893; Onun Onuruna Şarkılar),
    • Chair, dernieres poesies (1896; Ten, Son Şiirler),
    • Invectives (1896; Sövgüler).


Paul Verlaine Şiirlerinden Seçki

Bağ Bozumu

Başımızdan bir şarkıdır yükselir
Belleğimizin yok olduğu an.
Kanımızın şarkısıdır duyulan
Ki uzak bir musiki gibi gelir.

Dinleyin bu kanımızdır ağlayan,
Ruhumuz bizi terkedip gidince,
O ana dek işitilmeyen ince
Bir ses gelir başlar başlamaz susan.

Ey şarap, kan; kızıl üzüm kanının
Kara damar şarabının kardeşi,
Tanrısal iksirleri insanların.

Şarkı söyleyin, ağlayın, belleği
Ruhu atın; karanlıklara değin
Garip bedenimizi sürükleyin


Dans Edelim Gel

Gözlerini severdim en çok,
Gökteki yıldızlardan parlak;
Bir parça da baştan çıkarak.
Dans edelim gel!

Ne halleri vardı, sahiden,
Bedbaht âşığı berbat eden
Onun için hoştu ya zaten.
Dans edelim gel!

Doldurulmadı hâlâ yeri,
Gülden ağzının öpücükleri
Kalbimde öldüğünden beri.
Dans edelim gel!

Dizi dibinde oturduğum
Zamanları hatırlıyorum;
Bu, işte bütün varım yoğum.
Dans edelim gel!

Çeviri: Orhan Veli Kanık


Duygusal Söyleşi

Buz tutmuş o ıssız eski park içinden
İki hayaletti demin kayıp geçen.

Gözleri sönmüş, gevşemiş dudakları,
Güç duyulur neler fısıldaştıkları.

Buz tutmuş o ıssız eski park içinde
Geçmiş günlerden söz etti iki gölge.

- Eski coşkumuzu anımsıyor musun?
- Ne diye anımsayayım istiyorsun?

- Yüreğini yine titretir mi adım,
Yine girer miyim düşüne? - Yok canım!

- Ah o dudaklarımızın birleştiği
Anlatılmaz mutluluk günleri! - Belki.

- Gök masmaviydi, umut koskocaman.
- Umut kaçtı kara göğe darma duman.

Böyle geçtiler yoz yulaflar içinden;
Yalnız geceydi sözlerini işiten.

Çeviri: Hüseyin Demirhan


Geçmiş Ola

Hâtıralar, ne istersiniz benden? .. Sonbahar...
Durgun gökte ardıç kuşları uçuşmadalar,
Güneşten, ölgün ve soluk bir ışık vurmada
İçinde poyrazlar esen sararmış ormana.

Yapyalnızdık, yürüyorduk, türlü hulyalarda;
Saçlarımız ve düşüncelerimiz rüzgârda.
Çevirip güzel gözlerini bana "Hangisi
En güzel günün? " diye sordu o billûr sesi.

Bir melek sesi kadar tatlı, o kadar derin.
Hafif bir gülümseyiş cevap verdi sesine,
Öptüm ellerini, ibâdet edercesine.

-Ah! İlk çiçekler! Ne güzel kokuları vardır!
Ne kadar sevimli bir mırıltıları vardır
Sevilen dudaklardan çıkan ilk evet'lerin!

Çeviri: Orhan Veli Kanık


Gök Öyle Mavi

Gök öyle mavi, öyle durgun,
Damlar üzerinde!
Yeşil bir dal sallana dursun,
Damlar üzerinde!

Ürpertip gökyüzünü birden,
Bir çan tın tın eder.
Bir kuştur şu ağaçta öten;
Türküsünü söyler.

İşte hayat! aç gözünü gör;
Bak ne kadar sade.
Her günkü sâkin gürültüdür,
Şehirden gelmekte.

Ey sen ki durmadan ağlarsın,
Döversin dizini;
Gel söyle bakalım ne yaptın,
N'ettin gençliğini?

Çeviri: Cahit Sıtkı Tarancı

Paylaş:
Yorumlar