Ucu Hapishaneye Dokunan Kitaplar

— min. okuma: 5-6 dakika
Ucu Hapishaneye Dokunan Kitaplar

Kitap bir yolculuğa çıkma aracıysa yazar okuyucusunun görmediği duvarları yıkmak için vardır. Dört tarafı da çevrili olan bir yazar varsa eğer önce kendi duvarlarıyla bu işe başlamalıdır. Suçluların dışarıdakilerle iletişimi kopsun diye orada olmalarını yaşama ve umuda dair beklentilerini her zaman çürütemeyebilir. İşte bu tam da yazımızda bahsedeceğimiz gibi bulundukları yerin kapalı olmasıyla içlerini karartmış kişiler için değil; mahkum edilmiş olmanın zorluğuna karşın hala sımsıkı direnmek niyetiyle kaleme kağıda sarılan yazarlar için bir yazı.

İnsanların mahkumiyet almaları şüphesiz ki hayatları boyunca onlarda olumsuz etkiler uyandıracaktır. Nitekim ümit etmeyi sürdüren ve bu uğurda sürekli kendine telkini salık verenler de olsa yara izlerinin hafızlardan silinmeyen bir durum olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu uğurda anıların ve koşulların anlatıldığı kitapları beraber inceleyelim istedik ve dört duvar arasında kalan yazarların yazmış olduğu kitaplardan bazılarını sizler için derledik. Şimdi gelin hep beraber kitapların yazılma süreçlerine ve yazarların psikolojilerine birlikte göz atalım…

5- Anne Kafamda Bit Var - Tarık Akan

Tarık Akan tarafından yazılan kitap, ünlü aktörün hiçbir yazarlık iddiası olmamasına karşın yalın dille kaleme aldığı muhteşem bir eser. Usta sanatçının 1981 yılında gazetelere çıkan konuşmasının ardından yargılanma sürecini, kaldığı cezaevinin atmosferini ve Yılmaz Güney ile birlikte yine onun da mahkum olduğu halde Yol filmini nasıl çektiklerini anlattığı anıları, okuyucuda inanılmaz bir duygu birikintisi bırakıyor.

12 Eylül sürecini, soğuk hücreleri, sağcıları solcuları kısacası dört duvar arasına çentik atanları merak edenler için Tarık Akan o döneme ait dev bir eser bırakıyor. Belgesel niteliğinde olan Anne Kafamda Bit Var okuyucusunu derinden sarsmayı başarırken bir yandan da sinema sanatçısı Tarık Akan’ın bilinmeyen yönlerini görmemizi sağlıyor.

4- Çarmıh Yolcusu - John Bunyan

John Bunyan tarafından 1678’de yazılan roman, İngiliz edebiyatının en kuvvetli eserlerinden biridir. 200 ayrı dile çevrilerek muhteşem bir başarı yakalamış olan yazar, bizleri kitabı aracılığıyla hayali bir yolculuğa çıkarıyor. Yolculukta ana karakter Christian’ın karşılaştığı zorlukları her Protestan’ın da yaşayacağını belirtmek için yazdığı kitabı, yoldan çıkmamak üzerine ele aldığını kolaylıkla görüyoruz..

Yazar kutsal kitaplarda olduğu gibi okuyucuya kendini dinlettirecek bir üslup kullanıyor. Bunun sonucunda vaiz verdiği iddiasıyla hapishaneye atılsa da yazar bütünüyle kitabı için hedeflediği başarıya ulaşıyor diyebiliriz.

3- Yatar Bursa Kalesinde / Şiirler 4

Türk edebiyatında şiir denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Nazım Hikmet, evrensel bir şair olmasının yanı sıra; beslediği umut ve verdiği mücadeleyle de tüm dünyaca tanınan büyük bir şair. Yaşamın içinde sürekli olarak ümit beslemeyi ve direnmeyi savunan Nazım, yaşadığı mahpusluk zamanında dahi bir an olsun hayal kurmaktan, tebessüm etmekten vazgeçmemiş müthiş bir kişiliktir.

Yatar Bursa Kalesinde kitabı diğer tüm kitaplarında olduğu gibi zincire vurulmuş bedenler ve zihinler içinde şiirlerle örülmüş bir eserdir. Nazım Hikmet dört duvar arasında da kalsa güneşi görmeyi bilmiş nefes alıp vermeyi unutmamış bir şair olarak aslında tüm insanlığa umudun ve dirayetin önemini öğretmiştir.

2- Ölüler Evinden Anılar

Rus edebiyatının şüphesiz ki en büyük yazarlarından olan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, aynı zamanda dünyada da en çok okunan yazarlar arasında yer alıyor. İnsanı ve insana dair olan ne varsa usta kalemiyle noksansız bir şekilde anlatıyor. 1862 yılında yayımlanan Ölüler Evinden Anılar kitabı da yazarın şaheserleri arasında yer almayı kolaylıkla başarıyor.

Anı-roman kategorisinin kitabı olan eserde Dostoyevski, Sibirya’da geçen 4 yıllık mahkumluğundan kalan anlarını paylaşıyor. Karakterleriyle umut etmeyi ve mücadele ruhunu okuyucusuna aşılayan usta yazar, hüzünlü duruşunu ise bu kitabında göstermekten kaçınmıyor. Kitaptan aldığımız pasajı da sizlerle paylaşarak bir diğer kitaba geçiyoruz.

"hatırlıyorum da, bütün bu zaman boyunca, yüzlerce arkadaşım olsa da yalnızlığın en korkuncunu yaşadım ve sonunda o yalnızlığı da sever hale geldim. Ruhsal yalnızlığımla, bütün geçmişimi gözden geçirdim, en ince ayrıntısına kadar her şeyi zihnimde evirip çevirip, geçmişimi tarttım, kendimi katı amansız bir yargılamaya tabi tuttum ve hatta bazen beni böyle yalnızlaştırdığı için kaderime şükrettim. Çünkü aksi takdirde, ne böyle kendimi sorgulayabilecek ne de geçmiş yaşamımı böylesine titiz gözden geçirebilecektim.”

1- De Profundis

İngiliz dilini tüm zamanlar içerisinde en iyi kullan yazarlar arasında tabii ki de Oscar Wilde bulunur. Kurmuş olduğu cümleler, yazmış olduğu kitaplarla akımlar yaratmış ve hayranlar bırakmış büyük bir yazar olan Wilde, De Profundis kitabını arkadaşı Douglas’a olan tutkulu duygularını ve büyük sitemlerini iletmek için kaleme almıştır.

Arkadaşının babası tarafından iftiraya uğrayan Oscar Wilde, dostlarının şehirden kaçmasını söylemelerini önemsemeyerek mahkemede savunmaya çıkmıştır. Başarılı bir ifade vermesine rağmen 2 yıl hapis cezası alan Wilde, Douglas’ın kendisine sahip çıkmamasına beraber geçirdikleri eğlenceli zamanları unutmasına kızarak yazdığı mektuplarda ona bir yanan öfke bir yandan da çaresizlik belirtiyor. Bu derin kitap bir bakıma da tarihin en büyük aşk mektubu olma niteliğini edebiyat dünyasındaki altın rafta duran yeriyle desteklemeye devam ediyor.

Paylaş:
Yorumlar