Gözlük

Lise yıllarından beri benim gibi gözlük takan arkadaşlar, erkek olsun bayan olsun, mutlaka vardır. Tabi ki bu bir eksiklik değil kesinlikle. Ne yapalım oku oku, bir türlü okuduğumuz materyaller bitmediği gibi her gün edebiyata yenileri de ekleniyor. Tabi ki dünyanın bütün kitaplarını okumaya ne kimsenin gücü, ne de zamanı yeter. Bizler ilgi alanlarımıza uygun kitaplar okumaya gayret ediyoruz haliyle...







Lise son sınıfa geçtiğimde doktorum gözlük takmam gerektiğini söyleyince çocukça bir şekilde üzülmeyi bırak sevinmiştim bile azıcık. Niye sevinmiştim? Çevremdeki arkadaşlarımın hemen hemen yüzde ellisi gözlüklüydü ve de çok çalışkan çocuklardı... Belli ki sürekli ders çalışıyor olmak yoruyordu gözlerini. Gözlük takarak değil de ders çalışarak çalışkan olunacağını ben de biliyordum. Kim bilir, belki de insan bilinçaltında, gözlüğü olmayınca gözünde, kendini onlardan soyutlanmış mı sayıyor ne? Gözlüğü takıp bayağı rahatladığımı anımsıyorum...







Takanlar mutlaka bilir. Uzağı göremeyen göz bozukluklarına miyop, yakını göremeyenlerin göz bozukluğuna da hipermetrop denir. Bir de bu ikisinin arası şekil kırılması olan astigmat vardır. Gençlik yıllarında genelde insan miyop olur, hipermetrop rahatsızlığı da yaş ilerledikçe ortaya çıkar kırkından ellisinden sonra yani. Aziz Nesin'in de, bilenler bilir ''Gözüne Gözlük'' adlı bir öykü kitabı çıkmıştır geçmiş yıllarda...







Bazı zaman arkadaşlarımın bana gözlük, ya da dört göz diye seslendikleri de olmuştur. Ama çok sinir bozucu gerçekten. Geçmiş zamanlarda da askerde komutanlarım tarafından ''Gözlük'' diye çağrıldığımı anımsıyorum. Hele de askerde çok sinir oluyorsunuz, lakin bir şey de yapamıyorsunuz ve daha fazla sinir oluyorsunuz bir şey yapamadığınız için, hepsi sizin amiriniz konumunda çünkü...







Hep içimden geçirmişimdir ama bir türlüde yapamadım bunu askerde üst ast meselesinden dolayı. Çavuş seslenir oradan ''Gözlük gel buraya.'' o anda ilk aklıma gelen çavuşun yanına gidip selam çaktıktan sonra gözümden gözlüğü çıkartıp çavuşa doğru tutarak gözlüğe dönüp ''Bak Enver Çavuşum sana şimdi ne emirler verecek iyi dinle sakın yerine getirmemezlik yapma hemi gözlüğüm, sonra gelir ben seni alırım çavuşumdan.'' Ya arkadaşım tamam anladık çavuşumsun komutanımsın şu asker ocağında ama benim bir adım var yahu Ahmet diye, asker de gözlük ne ya, gözlük ne? Bana bakınca baştan sona gözlük mü görüyorsun yoksa?







Eskiden futbol maçlarında ki tezahüratlarda hakem yanlış karar verdiği zaman öfke ile bağırırlardı bazı fanatik arkadaşlar ''Hakeeem gözüne gözlük gözüne gözlük.'' yani niye görmüyorsun yapılan faulü ya da ofsayttan olan golü demekti bu...







Gözlük takmadan da taktıktan sonrada hiç bir gözlüklü arkadaşıma ''Gözlük'' ya da ''Dört Göz''diye hitap etmedim çok şükür. Bana da öyle seslenildi mi haliyle sinir oluyorum... Onlara da şöyle diyorum ''Senin deden ile babanda gözlüklü oğlum.''







Gözlüklerinde çeşitleri var biliyorsunuz. Bir numaralı gözlük bir de güneş gözlüğü var renkli ya da kalırmatik dedikleri... Lise yıllarında beraber bir kaç arkadaş ile pastanenin birine girdik poğaça alacağız, o gün iki arkadaşa da ben ısmarlayacağım, ikisi de samimi arkadaşım biri döndü bana ''Gözlük bana bir tane daha fazla alsana çok açım.'' dedi. Ben de gözlüğü çıkardım yüzüme doğru tuttum ''Bak gözlük, İbrahim çok açmış ama en yakın arkadaşı ben denizin isminin Ahmet olduğunu unutmuş ne dersin ona bir poğaça fazla alalım mı?'' bu cümleyi kurunca arkadaşım biraz mahcup ''Takıldık sana ya Ahmet sen de hemen alınıyorsun.'' dedi... Bir günde minibüste orta koltukta giderken, gençlik zamanlarım daha arkadan bir amca ''Gözlük şu parayı ileriye uzatsana iki kişi alıversin.'' dedi. Yanda ki görmüş geçirmiş yaşlı bir teyze ''Delikanlı deseniz ya arkadaşımıza, niye böyle hitap ediyorsunuz ayıp size, bunlar genç hemen alınırlar gönül koyarlar.'' deyince adam bozulmuştu bayağı...







Bir de deniz gözlüğü var bilirsiniz. Geçmiş zamanların birinde dalış malzemelerin alacağım dükkana girince işe yeni girdiği belli olan benden daha genç bir tezgahtar kıza sormuştum ''Siz de numaralı deniz gözlüğü var mı ben azıcık miyobumda?'' diye, kız şaşırmıştı ''Hemen gideyim de patrona bir sorayım.'' deyince biz de arkadaşım ile bıyık altından gülüşmüştük...







Bu ne ya, nasıl bir sesleniş şekli? Bakıyorum kulağı az duyup kulaklık takan arkadaşlarda var çevremizde ama hiç kimse onlara kulaklık diye hitap etmiyor. Ufaksa ufaklık diyor büyükse de beyefendi ya da delikanlı diyor. Allah'tan olgunlaştıktan sonra kimse gözlük demedi bana, geçmişte diyenlerin hepsini de affettim merak etmesinler ahrette yakalarına yapışmam...

15 Haziran 2015 4-5 dakika 628 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar