Kibir

'Şunları görüyor musun? Nasıl da kahkahalarla gülüp, yemek yiyorlar.'
'Evet... Hepsi böyle. Yalnız, içlerinde mutsuz olanlar da var.'
'Keşke onlar gibi olsaydık biz de. O vakit istediğimiz her şeyi yapardık.'

Denize karşı oturuyorlardı. Birdenbire Cengiz, oflayıp poflayarak elindeki gazeteyi masaya vurdu.
'Ne oldu Cengiz?'
'Bir şey yok Aysel, bir şey yok. Ye yemeğini sen.'
'Ne oldu diyorum?'
'Bir şey yok be kadın! Yemeğini yesene sen...'
'Hep annenin yüzünden bu hâldeyiz, biliyorsun değil mi?'
'Her suçu da anneme atarsın zaten. Ne biçim bir kadınsın be! Kendi hatalarını göremiyorsun bir türlü.'
'Bazen seninle evli olduğum için, hatta insan olup, seninle şu masaya oturduğum için bile kendimden utanıyorum.

Onlar da can kulağıyla masanın kenarına yaklaşmış, bağırıp çağrışan çifti merakla dinliyorlardı.
'Demek öyle! Asıl ben insanlığımdan ve sana değer verip seninle birlikte olduğumdan dolayı utanıyorum.'
Cengiz, Aysel'e tokat atacakken, birdenbire kıyamet koparcasına ortalık talan oldu. Her şeyin normale dönmesi için, masa örtülerinin uçuşması, masaların havaya kalkması, garsonların ve şeflerin kendilerini dışarı atmaları, müşterilerin ise çığlıklarla bir o yana bir bu yana kaçışmaları gerekti. Onlar da ne olduğunu anlayamamışlardı, birdenbire kendilerini Cengiz ile Aysel'in oturduğu yerde buldular.

'Aaa! Ama ne oldu bize?'
'Sen... Sen ne hâle gelmişsin böyle?'
Olduklarından daha büyüklerdi artık.
'Sen kendi hâline bak. Sanırım Allah duamızı kabul etti.'

Sandalyede diledikleri gibi arkalarına yaslanarak otururlarken Cengiz ile Aysel'i gördüler.
'Aaa! Olamaz! Şunlara bak!'
Aysel ile Cengiz de bu hallerine inanamıyorlardı, yer değiştirmişlerdi. İnsanlıklarına sövdükleri için şimdi bir karıncaya dönüşmüşlerdi. Yerlerinde oturup, daha biraz önce insanlara imrenerek bakan karıncalar ise Aysel ile Cengiz gibi insan olmuşlardı.


Aysel ağlıyor, 'Şimdi ne yapacağız? Bizi ezecekler, ayaklarının altında ezecekler, bir karıncaya dönüştük' diyerek dövünüyordu.
Cengiz'in ağzını bıçak açmıyordu. Hızlı adımlarla gelen garsonu görünce Aysel'i kenara itip, 'Kaç!' diye bağırmakla yetindi, kaçmasalardı ezileceklerdi.
İnsana dönüşmüş olan karıncalar, Aysel ile Cengiz'i hayretle seyrediyor, yanlarına çömelip, onları anladıklarını belirtmek istiyorlardı.
Aysel hıçkırıklarla ağlamaya devam ediyordu. 'Allah'ım biz ne günah işledik de, böyle oldu?'



Cengiz, Aysel'in yanına iyice yaklaşarak: 'Sanırım en büyük günahı işledik, insan olduğumuz için utandık, insanlığımıza isyan ettik. Allah bizi affetsin' dedi.
Yeryüzündeki en kıymetli canlılar olmalarına rağmen, düşünebiliyorken, konuşabiliyorken, sevebiliyorken, okuyabiliyorken, yazabiliyorken, nimetlerin en güzeline sahipken insan oldukları için isyan etmişlerdi. Karıncalar şimdi bir an için de olsa insan oldukları için dua ediyorlardı Allah'a.
Onlar karınca oldukları için isyan etmemiş, sadece insanoğlu'na imrenerek bakmışlardı.



Karınca, kararınca rol değişimi yaşanmıştı. Bir karınca, kararınca, özünden kopup, imrendiği insanlardan biri olmuştu. Bir insan, yeryüzündeki en kıymetli canlıyken, canlıların en üstünü iken, Allah'ın yarattığına karşı gelerek isyan bardağını kaldırmıştı.



Cengiz, korkuyla karışık bir pişmanlık ifadesiyle: 'Allah'ım beni, eşimi, bizi affet. Sana karşı geldik' diye dua ediyor, etrafındaki insanlara sanki insanlığını bin yıldır kaybetmişcesine hasretle bakıyordu.



Birdenbire bir sarsıntı daha oldu ve pencerenin üstünde şu yazıyordu:
'Kibirlenme ey insanoğlu! Senden büyük Allah var.'

22 Temmuz 2013 3-4 dakika 77 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar