Kim Korkar Matematikten

Sinemalarda gösterime girmiş eski bir filmdi ''Kim Korkar Hain Kurttan'' seyretmemiştim ama yine de oynandığı zaman, hakkında çok konuşulduğunu biliyorum. Bir de sanırım böyle bir kitap var ''Kim Korkar Matematikten'' Ben de ondan mı esinlendim nedir, öykümün adını böyle koydum. Mahallemizin ortaokuluna başladığımız yetmişli yıllardı. Bir an da ilkokuldan ortaokula zıplayıvermiştik. İlk günler hocalar ile tanışma faslından sonra derse daha üç sene bizi okutacak olan matematik öğretmenimiz Hilmi Bey girmişti. Öğretmenliğini her zaman takdir ettiğim bir hocamızdır hâlâ kendisi. İlk günler ne kadar güzeldi o sene, modern matematik bizim ile merhaba demişti eğitim ve öğretim hayatına. Matematikten hiçte parlak bir öğrenci olmadığımı herkes bilmese de en azından ben kendimi biliyordum. Hal bu ki ilkokulda çarpım tablosunu sınıfta ilk ben ezberlemiştim, ama iş onun ile bitmiyor ki kardeşim. Kümeler, modüler aritmetik, bir bilinmeyenli, iki bilinmeyenli, üç bilinmeyenli ve benim de bilemediğim denklem türleri offf ki offf!!!




Ya Hilmi Hocam sadece kümelerden sorsa yazılıdan ful çıkaracağım, ama konular fazlalaşınca sorularda fazlalaşıyor ve farklılaşıyor haliyle. Toplamayı yapıyorum, çıkartmayı da yapıyorum, çarpım tablosu da tamam. Ahhh o denklemler bir türlü yazılı da denk getiremiyorum o denklemleri, aslında bu matematik bilimlerin temeli yahu. Bunu da gençlik yıllarında öğrenmiştim. Edebiyatçı olacaksan bile matematik gerekli, ama matematikçi de olacaksan o zaman edebiyatta gerekli. Çok çalışkan çocuklar var sınıfta, Cemil, Serdar, Sevgi vb. onlara sorsam teneffüslerde bana anlatacaklar konuları ama on dakikalık teneffüslerde bahçede top tepmek var boş veeer...




Bir insanın matematik ile bu kadar mı arası bozuk olur bu kadar mı yıldızı barışmaz? Hilmi Hocamda benden yaka silkmiştir her halde o yıllarda. Ama Allah var eylülde ki ikmal imtihanlarında amcaoğlu beni çalıştırınca B ve C alarak geçiyorum çoğu zaman. Yahu arkadaş sene içinde de ders dinleyip ikmale kalmasan da, sen de, millet yazın sokaklarda top teperken, kız peşinde koşarken, masa başında oflayıp puflayıp, dersleri hatim etmesen, yok arkadaş yok, bize ters millet dokuz ay okula gidip de üç ay tatil yapacak biz de okumayı ve okulu sevdiğimizden, on iki ay okuyacağız.




Bazen test oluyoruz yazılılarda bazen klasik yazılı. Test oldun mu salla gitsin bilmediğin soruları körün taşı belki tutar, yüzde yirmi beş şansın var. Ama sakat bir durum var, yazılıdan geçer not aldın mı, Hilmi Hocam peşinden hemen sözlüye kaldırıyor. Sözlü de çuvalladın mı, yazılıda da salladığın kabak gibi ortaya çıkıyor. Hilmi Hocam kaçın kurası yer mi bizim ayak oyunlarımızı.




O zamanlar çocuklar arasında bir tekerleme var ''Dersimiz matematik öğretmenimiz otomatik.'' Hilmi Hocam ara da derste fıkra anlatıyor çocukların dikkati dağılmaya başladığı zaman. İkinci sınıfa geçiyoruz yine Hilmi Hocam sınıfımızın demirbaşı. Güzel bir siyah deri çantası var, her zaman o çanta ile geliyor sınıfa. Gözlükleri bayağı kalın, bazen masasından gözlüklerinin üstünden sınıfı süzüm süzüm süzüyor. Tembel tenekeler zaten ders dinlemiyor. Hocam da onlara çok ender soru soruyor zaten. Hani ''Ben sizin umurunda değilsem, siz de benim umurumda değilsiniz.'' demeye getiriyor anlaşılan...




Orta üçüncü sınıf, yine Hilmi Hocam, yine ikmal imtihanlarında kıyıdan köşeden geçmek oflaya puflaya. Sonra ver elini lise. Delikanlılığa yeni adım atmışız. İnşallah bu lisede matematik yoktur desem de inanmayın, orada da derslerimizin en birincisi matematik. Gülbeyaz Hocam ki o da çok takdir ettiğim öğretmenlerimden. Ahh! bir de yavaş yavaş anlatsa şu dersi. Tam soru soracağım Hocama tüh, yine teneffüs zili çaldı. Lise de limit, türev, integral. Hadi ya iyi idi ortaokulda kümeler denklemler, bunlar da nereden çıktı. Gülbeyaz Hocamın ağzından bal damlıyor, bir güzel ders anlatıyor ki sormayın. Camdan dışarı bakmak varken bu bahar günü, ders mi dinler bu Ahmet. Duygular tavan yapmış, şu yanda ki Ayla bana baygın baygın bakıp duruyor, aklım çıkacak, seviyor mu beni acaba, yok canım arkadaştık sadece. Teneffüste elini tutsam mı ya da tost mu ısmarlasam? Söylesem sinemaya gelir mi benim ile?




İşte böyle matematiksel durumlar ve onun ile olan teşriki mesaimiz. Allah'dan lise üçüncü sınıfa geçtiğimizde edebiyat bölümü olduğumuzdan matematik o sene kalkmıştı da ben de derin bir oh çekmiştim. Benim gibi matematik fukarası bir adamın çocuğu, yani oğlum şimdi matematik ile çok yakın alakası olan mühendislik okuyor hem de matematikten harikalar yaratarak okuyor. İşte böyle hepinize bol matematikli ve bol edebiyatlı günler diyelim...

24 Nisan 2013 4-5 dakika 636 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    Ben de matematik ve fizik dersini hiç sevmezdim Ahmet Bey. O nedenle edebiyat bölümünü seçtim zaten. Hala korkulu rüyamdır matematik sınavları.

    Yazınızı beğeniyle okudum.Selam saygılar.