Ömürlük Karar

‘'Tedavisi imkansız değil ancak...'' Doktor gözlerinin içine bakıyor ve durmadan konuşuyordu. Sanki hala konuşmasına gerek varmış gibi, bu saatten sonrası kelimelerle çözülebilirmiş gibi. Tek kelimeyle bugünü ve sonrası şekillenmişti. ‘Kanser'. Sonsuza dek beraber yaşamayı öğrenmesi gereken yegane dostu. Hatta kelime sadece bu kadar değildi bazı güzel arkadaşları da vardı. ‘4.evre'. bu kelimelerinden sonra doktoru dinlememişti. Tedavilerden, alabileceği desteklerden, ameliyatlardan, gerçekleşen mucizelerden bahsediyordu. Bir hasta için yapılması gereken en kötü işi yapıyor ona umut veriyordu. Ya mucize gerçekleşmez ve yarın sabahı göremezse. Ya da az sonra burdan çıkıp giderken ona bir araba çarpsa ve ölüm sebebi kanser değilde trafik olsa bunca umuda yazık olmaz mı? Bunca çırpınışa, arayışa. Vermesi gereken savaşa başlamadan tüm bedeninin beyaz bayrağı çektiğini hissediyordu. Kasları maraton koşmuş bir atlet kadar yorgundu. Ne oturduğu bu koltuktan kalkmak istiyor ne de yaşamak istiyordu. Nasılsa kanserdi şuan ölemez miydi yani. Böyle bir seçeneği yok muydu? İlla bu hastalık süründürmeden almayacak mıydı ruhunu? Ne saçma iş ama. ‘'Daha çok gençsiniz vücudunuz bunu aşabilir. Beraber savaşabiliriz. Ailenizden birini arayabilirim buraya gelmesi için ister misiniz?'' d-Doktor yeniden kapsama alanına girdiğindeyse hala aynı şeyleri söylüyordu. Bütün hastalarını yaşatmak istemesini fazla küstahça bulmuyor muydu? Kendisi hiçbir zaman yaşamak aşık olmamıştı ki, keşke bunu soran birileri olsaydı. Bu yaşına kadar her şeyine ailesi karar vermişti. Nefes almasından, tuvalete gitmesine. Okuyacağı bölümden, kiminle evlenemeyeceğine ki en komiği neyden korkup neyden korkmadığına. Mesela doktora annesini aratıp kızınız kanser olmuş hemde dördüncü evde dedirtse kendilerinin gelecek planlarında bu olmadığı için kabul etmezlerdi. Karar mercii onlardı, her zaman. ‘'Doktor olmayı kendiniz mi istediniz Ömer Bey?'' Dilinden bu soru dökülürken kendi de anlam verememişti ama kontrolü artık beynine bırakmıştı. Ardı ardına tedavi yöntemi anlatan doktorsa bir anlık afallamıştı. Saniyenin binde birinde kaşlarını çatıp düzeltti. Böyle bir haberi alır almaz delirdiğimi düşünüyor olmalıydı. Kambur oturuşunu dikleştirip cevap verdi. ‘'Benim zamanımda hekim olmak mühimdi. Ailem de bunu istiyordu. Ben mesleğimi yaparken mutluyum.'' ‘'Ne kadar mutlusunuz ama? Ben mutlu değilim. Çalıştığım şirket bu ülke için önemli bir kuruluş, çok önemli isimlerle çalışıyorum. Şimdiki zamanda da benim bölümüm önemli mesela. Benim ailemde bunu istediler ama bakın şimdi siz bana neler söylüyorsunuz. Mutsuzluktan kanser olmuş olabilir miyim? Hayatımı yaşayamadığım için artık devam etmemim bir anlamı yoksa eğer yine de bir düzine ameliyatı olmalı mıyım? Kocaman bir savaş verip sonrasındaysa ailemin istediği şekilde yaşamalı mıyım? Siz aileniz için yaşar mıydınız?'' Zaten bitik olan ruhum kendisiyle yüzleşince daha da tükenmişti. Ardıma baktığımda gördüğüm koca bir hiçti. Geçip giden günler vardı ömründe ama neden? Belki de kanser olmasa bunları hep kulak arkasına itekleyerek yaşayacaktı. Bu kadar kendisini önemsemeyince hayatın tokatı ağır olmuştu. Üstüne üstlük vurmuş ve gidiyordu. Artık onunla olmak istemiyordu. Şimdi dönüp içine baktığındaysa birikmiş onlarca çığlık gördü. Hepsi oradaydı ama bastırılmış kalmışlardı. Zamanında haykırsaydı eğer hepsini. En azından kelimelerini ailesine dökebilseydi... Pişmanlık işine yaramazdı onun artık. Onun vereceği bir karar vardı devam edip etmemekle alakalı. İşte o anda ayağa fırladı. Hayat onu durdurana kadar artık durmak istemiyordu. Çantasını eline alıp doktora baktı. ‘'İstemiyorum.'' Dedi. Ona çevrilen bakışlarda korku vardı. Bitecek olan ömrüne dair üzüntüler. Oysa hiç bu kadar mutlu hissetmiyordu. ‘'Ailem adına artık yaşamayacağım doktor. Bu kanser beni öldürecek ve bunu benim kararımla yapacak.'' Sonra da hayatının kararını verdiği bembeyaz odadan çıkıp gitti. Onun için yaşamak eylemi o kapının arkasında yeni başlamıştı.

07 Ağustos 2018 3-4 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar