Yüksek Topuklu Düşüncelerimiz

Aykırı hayatlar aykırı zamanların devrilmesiyle meddah''laşır... İçimde bir meddah büyütürken içimden geçenleri bir bardak kahve içene kadar...Anlamıyorum,anlatamıyorum ! Bir yerden başlarken aynı yere tekrar dönüyorum...




Zamansız, zaman darlığı bende ki. Sabırsızca söylenen bir kaç sözcük, inatla verilen onca cevap. Şimdi dinlemeye anlamaya çalışıyorum. Yürürken koşmama engel yüksek topuklarım. Hava giderek soğuyor, öfkem tam tersine giderek ısınıyor. Havanın kapalı olacağı belliydi zaten, ama ben offf...Yanından geçtiğim insanlara bakıyorum, ifadesi bitmiş cümleleri kullanmaktan kaçınıyorlar,hoş bence. Aslında benimle kıyas edemezler kendilerini. Zekiyim ve güzelim

Birde şu kaldırımlar düzgün olsa. Bak işte tam aradığım gibi bir kafe. Biraz soluklanmak, biraz kitap kurcalamak yorgunluğumu atacak. Kokusunu caddenin diğer köşesinden duyabildiğim kahvem, elimde kitabım ve söyle devam ediyordu paragraf. -Yumuşak bir üslup, kusursuz bir ses tonu, parmaklarının üzerinde salonun tam orta yerinde; lütfen lütfen yapma! Biz bu acı günleri atlatabiliriz lütfen ! Hay Allah. Kahvenin sıcaklığı dilimi yaktı. Kaptırdım kendimi roman kahramanının acıklı yalvarışına. Anlayamıyorum, bir insan neden bir ölünün ardından ölmek ister. Nedir ki bizi buna iten şey? -Lütfen beni bırakamazsın yapma, alışabiliriz bu cehennem dünyaya, bırak elindekini. Evet ikinci bir yanma dilimde belirmedi, kahvem artık soğumuştu bazı duygularım gibi. Yakacak, yanacak ne varsa içimde artık.

Dinlenmiş bir şekilde kafeden çıktım. Sahilden yürümek için yolumu değiştirdim. Hava karardıkça bendeki bazı duyguların netliğini görebiliyordum. Havanın soğumasına denizde yardımcı oluyordu. Sahilleri döven dalgalar, dalgaları koynuna alıp kayalara sallayan rüzgar. Tuhaf ! Önce seviyor sonra gözünün yaşına bakmadan kucağından atabiliyordu sevimsiz rüzgar. Biz insanoğluda bunları izlerken,aslında ne çok örneğine şahit oluyoruz . Koca kayalara bakıyorum, ne kadar çok kararmış yüzleri. Yüzüne vurulan şamarla hem görüntüsü hem de konuştuğu dili değişmişti. Enteresan bir şey daha vardı. Yamuk yumuk çıkıntıları o kadar düzgün hale gelmiş ki.Bir anda aklıma insanın eğilememiş düşünceleri geldi. Belki de zamanda bizi, bizim düşüncelerimizi bir deniz dalgası gibi döve döve pürüzsüz hale sokarken ,tüm bunlara rağmen insanı da olgunlaştıracaktı...

Hay Allah, tahmin ettiğim gibi, yağmur hafiften yağmaya başladı. Tek tek tenime değen damlalar,aslında daha büyük damlaların habercisi. Al iste! İnsan diyorum, insan hayatında da küçük diye önemsemediğimiz yanlışlar, yalanlar büyür ve aşılması, düzeltilmesi ya da telafisi olmayan sonuçlar doğurur. Her şeyi ile bir yansıması hayatımıza tabiat. Sahil boyu yürüyen insan azlığı yağmurun habercisi. Biraz ileride bankın üzerinde oturan genç bir kadın. Yüzü denizin ufuk çizgisine dönük. Belki bir balıkçının sevgilisi, ya da bir ayrılığın acı düşüncesini yasıyor.Kim bilir . Önünden hemen geçmek istedim, biliyorum, hissediyorum, geçerken bazı düşünceleri değecek bana, hissediyorum acı çektiğini. Çabuk olmalıyım, sanki orada oturan benmişim gibi.Hızlı daha hızlı yürümeliyim. Yüksek topuklu ayakkabılarım hay aksi.

Eve yaklaştım ama yağmurun gazabından, hem de rüzgârın düşüncelerimi savurmasından kurtulamamıştım. Her gün hayat, ne çok şey seriyor gözlerimizin önüne. Anlayamıyorum neden hayatı daha fazla çekilmez hale sokarız? Sus dedim içimden kendime. Duygular, hırslar, ihtiraslar, kin, arzu ve bitmek tükenmek bilmeyen insanın ‘'ben'' duygusu. Biliyorum, görebiliyorum bu güçlere karşı koyabilecek ne bir başka güç var nede durdurabilecek bir silah. Güldüm bu kez içimden. Bunlara sebep biz, bunlardan kurtulmak isteyen yine biz.

Anahtarımı cebimden çıkarttım, ellerim soğuktan biraz titrer gibi. Bir iki denemeden sonra çevirdim ve sırılsıklam bir şekilde içeri girdim. Üstümü çıkartmaya fırsat kalmadan, salondan sesler. -Yumuşak bir üslup, kusursuz bir ses tonu, parmaklarının üzerinde salonun tam orta yerinde; lütfen lütfen yapma! Biz bu acı günleri atlatabiliriz lütfen!!Diyordu kadın. Bir şaka gibi. Çıkarken açık bıraktığım televizyondan gelen bu sesler, okuduğum kitaptan çıkmıştı. Sanki hatalarımızı hayat bir başkasının hatalarını örnekleyerek, resmederek önümüze seriyordu.







EylülRize

22 Haziran 2016 4-5 dakika 3 öyküsü var.
Yorumlar