Bir Güzel M/adam

Bir Güzel M/adam


ufak tüfektim beni doğradıklarında

yarasız yatılı canfes bir içim su

içi kahve dışı halka b.ela gözlerim

her gövdeden almaşık

pıtrak otsu bir b.itki

tek odalı bir acımız vardı Mihail

masa yoktu...koltuk yoktu

uzun bi süre ayakta kalıyordun

kalpten gidiliyordu o acıya yalnızca

bir baş bir tıraş tek tabanca

duvarlara sırım gibi sarılınca

kuruyup gidiyordu yaş gözünde

annemin ördüğü Dante.l elimde

bir güzel m.adamdım ki sorma

s.ilahlı komedyanın kırbaçlı dilinde



gel de anlat bunu şimdi

yaprağına küskün kavaklara

ambargo yemiş dudaklara

öpsen öpülmez

ıslatsan küçük dilinle

tükürük bezleri yapışır eline

ölsen ölünmez de fuzuli cenaze masrafı

bir k(r)avatın sarkık boynuna razıyım

ama bak ortasındayım o yangının

daktiloya çektirsem bu kuşbaşı yaramı

komşusu olurduk hep beraber

acısına canım Metin abimin

yoluk üzgün kaşlarına*

kovayla su taşıyan kapı komşu

azıcık hatırım varsa sizde

yarama kül bastığımı

söylemeyin anneme olur mu



ağlaktır bizim oralar

varla yok arası bir tevekkül

yaprağın çiyi kurumadan

süpürge koçanıyla

bölüşürler somun ekmeği

o canım insanlar



ufak tefekti daha

beni doğurduğunda annem

sağılmış düşlerini ısıtıp

sütüyle emzirdiğinde

oturmuştu içime

sıkma taştan iki göğüs

o yıl boğazıma Munzur'dan

k.arlar indi hüngür hüngür

abe Mihail anneme sakın söyleme olur mu



k.ömürsüz s.oba derdi babam

içi mor, dışı halka yeşil gözlerine

sen geç otur ben bir ç.ay daha içeceğim

bir güzel adamın elinden

pişmiş ayva tüyleriyle

hayata somun ekmek arası güleceğim



ben babama hiç çekmemişim Mihail

yarama göre de değildim ben

ama n'aparsın edersiz kader

sen otur bi ç.ay daha getireyim sana

vaktimiz çok

sonra alır götürürsün beni bu kederden

bak görüyor musun

nasıl da melek oldun

bense hãlã o yaşlı duvar

yerde o turna üşür kalbim Mihail

ama bi çay olsa içerim güzel kalbinden



bir güzel m.adamdı işte

bir güzel haram

kalbime hiç b.akmıyordum

onunla aramızda ölü toprak kokusu

kara elinden buzlar dizildi boğazıma

yaralarımın çiyi henüz kurumamıştı

hiç iyileşmeyecek kadar

uzun ömürlü olduğunu sandım

sen de bana acıma olur mu

ben kendi kendime yandım



kaç yıllık ölüm var y.aramızda bilmiyorum

karşılıksız ve koşulsuz

kıçbaşı doğramışız birbirimizi

duygularımızla tezat

katmanlı ilişkimizi

hayranlıkla betimlediğimiz küfürler şöleni

varla yok arası kuluçkaya yatan lavuk

sen zahmet etme

ben giderim o yaraya savruk



bakma sen

o da güzel adamdı bir zamanlar

sen felek oldun

ben yaslı çivi

aramıza girme Mihail

oturur ağlarım şimdi

kalbimin önünü kesmişlerdi bir sabah

bir sabah Mihail...bir sabah*

dudaklarımda kekik kokusu



baktım babam solmuştu

acısını suskusunu

ağrısını korkusunu

gelmişini geçmişini

ve damarlı ellerini

bırakacağı bir masa bulamayınca

Mihail kanatlarını b.üzüp yolmuştu

gel gidelim dedim eğer hatırım varsa

babamın budanmış sakallarından



sen otur ben demli bi çay söyledim

ufak tüfektim acımı tazelediğimde

ben ne sana göreydim ne de bu yaraya

ağlaktır bizim oralar

acılıdır canım insanlar

her gövdeden fışkırık

pıtrak otsu bir sarmaşık

bir sonraki yarada görüşmek üzere

hakkını helal et Mihail

Allah'a ısmarladık



m.g


https://youtu.be/J8B8ycHPJRM?si=rZ3mPC9z9AAfFAfl

06 Aralık 2025 4 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • Mihail'in göğsüne oturdu şiir. Hoşça baktı mısralara. Mısralar da ağırdı, duyguları gibi. Ne kal diyebildi Mihail kendine ne de git. Sevgilerimle Meral Gül. Güzeldi, tebrik ediyorum.