Kırılgan Beyaz
Boğaziçi’nden yeni çıkmış
kuşağı düğümlü palton
Frenk şarabı rengi duvara
asılıydı
Tarih sahte bir özneydi
Gün ışıyor
İstanbul mahmur bir hanımeli edasıyla
açtı perdeyi
Duvarda
solmuş tozlu raf düşleri
Çoğu kendini kapağında
yitirmiş eski zaman kitapları
Kitaplar arasında
bir zerdali dalı
Zayıf
Kırılgan
Sen yoktun içinde
N/e varsa bildiğim
Öyküde
Sokakta
İstanbul’da zor sevimsiz
günce nefesleri
Bir kıyısında
Çığırtkan
Bostancı-Taksim yol haritaları
Bir kıyısında
Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi
Uçsuz bucaksız deniz
Aç kaldırım sakinleri
ve yitik sensiz bir düş
Ellerinizde tarihsiz gazete
Yazıyor
r
r
r
Uçuk pembe rengi ile
Elif edasıyla kocaman bir
N
Kırılgan
Allı puntolarla
Gözlerin
Gözlerimin içinde
Sabahlara kadar seni düşünmek
Yalancı bir tin içinde
sadece suskuya karışıyor
Hepsi
sakin ve duru bir ölümün
Azar azar akıp gitmesidir
Sana
İstanbul’a
Ve bu şehirde ikimize
Güneşi katletti
el bozmadan yapılı bir hançer
Yaşar Kemal’in
Hain pusuda giden
Öğretmen Güneş’i değildi
Yüzünü senden almış
Sarı sıcak ılıman gülüştü
O güneş öğretti
Lehim çiziği ellerinde
İmanla aşkın tümcesini
Titrek diş arası ezim ezim ezilirsin
Yine de bitmez İstanbul’da
sevimsiz günce nefesleri
Bir de
N/eden ile
Kırılgan beyaz gönül yarası…














Tebrik ederim Cemal Abi.
Şiir de "Kırılgan beyaz gönül yarası" gibi bir yara taşıyor uzuvlarında... Geçmişten bir yolculuğun, İstanbul tepelerinde bıraktığı, hüzünlü portresiydi...
Etkiliydi, şiirdi, Celam hocam.
Saygılar olsun kaleminize ve size.
...''Boğaziçi’nden yeni çıkmış kuşağı düğümlü palton Frenk şarabı rengi duvara asılıydı.. ''
Daha aşağısına inip yazmadan bile, başlı başına bir roman... Mübalağa sanatını o kadar iyi yapıyorsunuz ki değerli Cemal hocam, ahenkle izliyor ve imreniyorum... İstanbul'u bugün Orhan Veli anısına sizden betimleyerek dinlemek ne güzeldi... Emeğinize sağlık, hep yazın; imrenerek okuyalım...
Saygılar...
Benim duvardaki düşlerin raf ömrü uzun, bozulmuyor, çürümüyor, yaşlanmıyorlar. Ben çürüyorum, yaş alıyorum, her gün yeni kavisli çizikler istikrarsız başıboş yüzümün haritasını ve krokisini çizerken, duvarın çatlaklarında bir bahar havası, gül goncası çeşit çeşit renkli çiçeklerin açtığı da oluyor bazen...
Her zaman yaprak dökmüyoruz, her zaman kalbimiz mavi yosun bağlayıp küf kokmuyor. Arada açıyorum camları, kapıları...arada güneşte havalandırıyorum ruhunu yaşlı emektar duvarın...
Duvarın bendeki anlamı büyük, adı bir şiirde geçtiği zaman ona sarılmadan gitmem:)
Ah benim gül kokulu güzel duvarım sen nelere kadirsin!
Affınıza sığınarak sayın Mıhcı, duvarın da hassas bir kalbi vardır söylemesem gönül koyar şimdi bana...o nedenle fırsat ayağıma gelmişken müsadenizle ona biraz serenad yapayım.
Bu güzel şiiriniz, mahir kaleminiz de duygularıma çanak tutuyor tabi... Okurken keyif aldım, teşekkürler.
Saygılarımla
Kaleminizden dökülenleri okumak çok büyük keyif ve şans. Anlatılardaki samimiyet duruluk duygu yoğunluk ile şiire tutunuyorum yine bu sabah. Kaleminize sağlık Cemal Mıhçı. Selam ve saygımla