Doğmak Ölmektir Birazda
Rutin ziyaretini sürdürürken saçımda rüzgâr,
yaramaz bir çocuktur Marmara.
Rahat durmaz muzip dalgaları,
çıplak ayaklarımda oyuna başlar.
Zaman dörtnala koşarak geçer bu şehirden,
laf dinlemez.
İçimdeki çocuk büyür,
doğmak , ölmektir yani birazda.
Yorgun silüetli şehrin son bulutları,
gizemli maviyle sevişirken günbatımında,
gece kuşanır siyah entarisini,
fütursuzca döker pembe düşlerimin boyalarını.
Hüzün ilişir o dem suretime,
çığlık çığlığa martılar gider.
Ben gitmem,
Zira birazdan başlayacaktır yakamoz dansı.
...
çok sonraları anladım bilindikmiş meğerse hikayesi dilden dile yayılan tövbe gibi durmaksızın niyet bekleyen tövbekarlar gibi durdukça o yalnızlığa yalnız başına
boğma beni şehir ben gelip geçiciyim bu aşk divânında yorgun aşıkların uyuduğu boğazında...
...seviyorum bu şehri...tükettikçe hem de...
sevgi ile şair...
Mir Bana istanbul deme bu gece !!!!!!!!!!!!!!!!