Yunus Emre'nin Hayatı ve Eserleri
Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü olan tasavvuf ve halk şairi.
1- Yunus Emre'nin Hayatı
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada tanınan Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya başladığı 13. yüzyılın ortalarında Orta Anadolu olarak isimlendirilen bölgede doğmuş ve yetişmiş bir erendir.
Doğumu ve yaşamı küçüklü büyüklü Türk beyliklerinin kurulmaya başladığı döneme denk gelmektedir. Osmanlı Devleti'nin 1299 yılında kurulduğu düşünüldüğünde ölümü 1321 olarak tespit edilen ozanın hangi dönem yaşadığı daha da netleşmektedir.
Yaşadığı dönem Anadolu’daki Türk varlığının istilacı Moğolların saldırıları ve yağmalarıyla hırpalandığı, iç çekişmeler ve siyasi kavgaların olduğu, kıtlık ve kuraklıklarla uğraşıldığı maddi manevi çöküntü yaşanan zaman dilimidir.
1250-1300 yılları arası yalnızca siyasi denilebilecek çekişmelerin değil birbirinden farklı yanlış inançların da yaşanmaya başladığı bir dönem olmuştur.
Böyle karışık bir dönem ve ortamda Mevlâna, Ahmed Fakih, Hacı Bektaş-ı Veli gibi ilim sahibi kişilerle birlikte Yunus Emre de her türlü batıl inanca karşı Allah sevgisini, gerçek İslam tasavvufunu yaşamıştır. Aşk ve ahlak ile ilgili fikirlerini güzel ve özlü sözleri ile benimsetecek şekilde topluma ulaştırarak önemli bir rol üstlenmiştir.
Risaletü'n Nushiyye isimli eserinin sonunda kendi yazmış olduğu beyitten 1307 yılında hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalar 1240 yılında doğduğunu ve 1320 yıllarında 80 yaşını geçtikten sonra öldüğünü göstermektedir.
Yazdığı şiirlerinden çıkartılan bilgilere göre Babalı'lardan olduğu söylenen Tapduk Emre’nin yanında kalmış, ilminden nasiplenmiş ve Anadolu’yu dolaşmış bir derviştir.
2- Yunus Emre'nin Edebi Kişiliği
Şiirlerinde kullandığı dil, işlediği konular sadece halk değil divan şiirini de etkilemiştir. Şiirlerinde hem aruz hem de hece veznini kullanmıştır. Eserlerinde hep sevgiyi, aşkı temel almıştır. İnsanın benliğiyle, yaratıcının ona sunduğu nesnelerle, Allah ile olan ilişkilerini incelemiştir. Tüm eserlerinde ilahi adalet, insan sevgisi, doğum, ölüm ve benzeri konuları ele aldığı görülmektedir. Yaşadığı döneme ait düşünce biçimini ve toplum kültürünü konuşulan dille, halkın anlayacağı şekilde sade ve akıcı denilebilecek bir dil kullanarak yansıtmıştır. Aynı dönemde yaşamış olan ozanların kavramlarına yeni bir öz katmıştır. Tasavvuf düşüncesinin zenginleşmesini sağlamıştır.
Yunus Emre eserlerinde sade, açık halkın anlayacağı güzel bir Türkçe kullanmıştır. İnsanlar arasında ayrım yapmamış Allah’ın yarattığı bir varlık olarak insana bakmıştır. Onun şiirlerinde halk da sultan da zengin de fakir de kendinden bir şeyler bulmuştur. Artık tüm dünyanın bıktığı ‘yaratılanı sevdik, yaratandan ötürü’ ifadesi hoşgörünün ve insanlar arasında ayrım yapmamak gerektiğini en güzel özetleyen sözlerinden birisidir.
Yunus Emre, İslam inancına ilişkin konuları işlemiştir. Yalın, basit mısraları ile az sözle çok şey anlatmıştır. Yaratılan her varlıkta rabbini aramıştır. Sevgilisi olarak gördüğü rabbine varamama düşüncesi onun gönül sıkıntısıdır. Rabbinden uzak kalmak ona insanlar içinde iken bile olsa sonsuz garip gelmektedir. Bu sebeple olsa gerek diyar diyar gezmiş, rabbini aramış, maddi manevi çileler çekmiştir.
Allah inancını, birlik inancını Yunus gibi basit ve sade halkın anlayacağı şekilde etkileyici sözlerle anlatabilen devrinde çok nadirdir. Onun konusu tasavvuf, Allah inancıdır ama geriye kalan dil, nazım şekli, vezin ölçüsü, kusursuz Türkçe kullanımı bütünüyle millidir. Bundan dolayıdır ki Türk halkı tarafından değer görmüş sevilmiş, şiirleri okunmuş ve bestelenmiştir.
3- Yunus Emre'nin Eserleri
İki önemli eseri bulunmaktadır.
Divan: Tüm şiirlerinin toplandığı eseridir. Aruz ve hece veznini kullanmıştır. Eser kendi içinde farklı bölümlere ayrılmıştır. Divanda 400’e yakın şiir bulunmaktadır. İlahilerinin büyük çoğunluğu dörtlük yapıdadır. Yunus’un dünyaca tanınmasını sağlayan ölümsüz eseridir.
Risaletü'n Nushiyye: Mesnevî tarzında yazılan bir eserdir. Ahlaki, dini ve tasavvuf konulu bir kitaptır. ‘Öğütler (nasihatler) Kitabı' demektir. Aruz ölçüsü ile yazılmıştır. Günümüze ulaştığı bilinen beş nüshası bulunmaktadır. Üç bölümde oluşmaktadır. Bunlar;
- Dasitan-ı Ruh ve Akıl
- Dasitan-ı Kanaat
- Dasitan-ı Gadab
Pendname (insanlara öğüt vermek amacıyla yazılan manzum ve mensur eserlere verilen isim ) türündeki ilk eser olduğu söylenmektedir.
Kendi deyişi ile canlar canını bulduğunda bu ruh halini şevkle ve coşkulu bir ruhla dile getiren Yunus Emre’nin bir dörtlüğü:
Canlar canını buldum,
Ballar balını buldum
Bu canım yağma olsun
Kovanım yağma olsun.
4- Halk Ozanları ve Yunus Emre
Ozan; Oğuz Türklerinde şairliği olan ve sözlerini müzik aleti eşliğinde anlatan kimseye denir.Halk tarafından özellikle onların düşünce ve fikirlerine ışık tuttukları için sevilirler. Halk içinde yetişen sözlerini -ki bunlara deyiş denir- sazla söyleyen sözlü denilen şiir geleneğine bağlı halk şairlerine halk ozanı, aşık ya da halk şairi denir. Aşıklar saz eşliğinde doğaçlama şarkılar okurken şiir yazanlara da ‘kalem şairi’ denilmektedir. Anadolu’da yetişmiş olan çok sayıda ozan bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Yunus Emre, Aşık Veysel, Neşet Ertaş, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal ve Dertli Divanı gibi gerçekten halka mal olmuş isimlerdir. Bu isimler ve isimlerini sayamadığımız ozanların hepsi kültürümüzü önemli birer parçasıdırlar.
Yunus Emre toplum içinde halk tarafından gerçekten sevilen, sözlerine yüzlerce yıldır değer verilen önemli bir halk ozanıdır.
Dönemlerine göre Osmanlı Türkçesi Edebiyatı için aşağıdaki bağlantılardan da faydalanabilirsiniz:
- 13. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 14. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 15. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 16. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 17. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 18. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 19. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı
- 20. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı