19. Yüzyıl Osmanlı Türkçesi Edebiyatı

— min. okuma: 10-11 dakika

19. yüzyıla Osmanlı Devleti karışıklıklar içinde girmiştir. Devlet düzenli ordudan mahrumdur. Artık Yeniçeri Ocağı asker olmaktan çıkmış, devletin başına gaileler açmaktadır. Avrupa'nın durumu gün geçtikçe Osmanlı aleyhine değişmekteydi. Ancak 18. asırdan itibaren bu durum takip edilmekte idi. Ortaya çıkan isyanlar durumu daha da kötüye götürmüştü. Avrupa silah ve teknikte gün geçtikçe ilerliyordu. İkinci Sultan Mahmud zaruri olan yeniliklere devletin kapısını açmıştı. Onun ilk işi Yeniçeri Ocağını yıkarak Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adında yeni bir ordu kurması oldu. Çeşitli mektepler açarak yeniliğe ayak uydurmaya çalışılan bu devirde Mısır Meselesi gibi gaileler eksik değildi. Sultan İkinci Mahmud kıyafet inkılabını yapmış ve Takvim-i Vekayi adında gazeteyi çıkarmıştı. Yine ilk defa olarak ilk tahsili mecbur kılmıştı. Fakat bütün bu Avrupalılaşma hareketleri Tanzimat İnkılabını hazırlıyordu. Nihayet Mustafa Reşid Paşa İstanbul'da Kasım 1839 da, henüz Hariciye Nazırıyken Gülhane Hatt-ı Hümayununu okudu. Encümen-i Daniş daha sonra da Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye gibi akademi mesabesinde ilmi cemiyetler kuruldu. Mecmua-i Fünun adlı dergi neşre başlandı.

On dokuzuncu asırda başta Mustafa Reşid Paşa (1800-1858), Ali Paşa (1815-1871), Keçecizade Fuad Paşa(1815-1869) gibi batı kültürüyle yetişen diplomat ediplerle bu kültüre bağlı muallimler yetişti. Yeni ilimlerin kelime hazinesini Mütercim Asım'ın çalışmaları karşıladı. O, devrin büyük lügatçısıydı. Burhan-ı Kati'ı Üçüncü Sultan Selim Han'a; Kamus Tercümesi'ni de İkinci Mahmud Hana sunmuştur. Münşi ve tarihçiydi.

Gazetecilik devrin bir başka yönünü veriyordu. Böylece her şey halka intikal ediyordu. İngiliz William Churchil 1840 yılında Ceride-i Havadis'i 1860 yılında ise Agah Efendi Tercüman-ı Ahval'i çıkardı. Bunu Şinasi ile Agah Efendinin birlikte çıkardıkları Tasvir-i Efkar adlı gazete takip etti.

Asrın divan şairleri arasında önce Adli mahlasıyla şiirler yazan Sultan İkinci Mahmud Han gelmektedir. On sekizinci yüzyıl şairi Nedim'e benzer bir söyleyişle Enderunlu Vasıf (ölm. 1824) dikkati çekerse de başarısı azdır. Keçecizade İzzet Molla (1785-1829) kendi hayatını ve yolculuğunu eserine katar. Mihnet-Keşan adlı eseri hicve kaçan ve hadiseleri gülünç gösteren bir eserdir. Bahar-ı Efkar ve Hazan-ı Asar adlı iki divanı vardır. Gülşen-i Aşk Galib'in tesirini taşır.

Akif Paşa, devrin münşi ve şairlerinden olup, Klasik Türk-Osmanlı Divan Edebiyatının kendi tekamülü içinde yetişen bir simasıdır. Hece vezniyle yazdığı mersiyesi onu halk şiirine çeker. Tabsıra adlı eserin sahibidir. Adem Kasidesi ile bir başka şöhreti vardır. Divan sahibi Şeyhülislam Arif Hikmet Bey de eski edebiyatın bir uzantısı olarak görülür. Eski şiir bu asırda Encümen-i Şuara şairleriyle devam ettirilir. 1861 (H.1277) senesi sonlarında devrin divan şiiriyle uğraşan şairleri Encümen-i Şuarayı kurarlar. Encümen'e devam eden şairler: Lebib, Osman Şems, Manastırlı Hoca Naili, Manastırlı Faik, Ekrem Beyin kardeşi Recaizade Celal, Ziya Bey, Namık Kemal, Kasım Paşa, Halet, Hakkı, Hersekli Arif Hikmet ve Faik Memduh'tan ibarettir.

Bu asrın kadın şairleri Leyla Hanım, Şeref Hanım, Adile Sultandır. Nesirde Esad Efendi vardır. O Vakanüvis bir tarihçidir. Divan'ı, Tarih'i, Üss-i Zafer'i Şuara Tezkiresi vardır. Tezkirenin adı Bahçe-i Safaenduz'dur. Asrın diğer Şuara Tezkireleri Şefkat'in Tezkiresi Arif Hikmet Beyin yarım kalmış bir eseri, Davud Fatin Efendinin Hatimetü'l-Eş'ar'ıdır.

Halk Edebiyatı; tarihi ve ananevi içtimailiğini bu asırda da devam ettirmiştir. Klasik halk şiirini devam ettiren şairler bulunmasına rağmen, aruzla yazılmış gazeller, divanlar, müseddesler de söylemişlerdir. Hatta şiirlerinde, divan şiirinin dilini, mazmunlarını kullanan şairler bile mevcuttur.

Mevzu itibariyle Kırım, Sivastopal ve Silistre gibi Ruslarla yapılan savaşlardan Nizip Harbine kadar iç ve dış hadiselerin hepsi halk şiirine aksetmiştir. Orta oyunu ise bilhassa bu asırda rağbet görmüş ve yayılmıştır. Ferhad ile Şerife Hanım hikayesi gibi çeşitli halk hikayelerinin doğduğu ve destanların söylendiği de bir gerçektir. Ayrıca, Karagöz taklitli ve halk hikayecilerinin ortaya koydukları çeşitli tipler, roman ve tiyatro dallarında Avrupai Türk Edebiyatına tesir etmiştir.

Asrın tanınmış saz şairleri ise Bayburtlu Zihni (1795-1859), Erzurumlu Emrah (ölm. 1860), Aşık Dertli (1772-1845) ve isyancı şair Dadaloğlu (ölm. 1868)dur.

Asrın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Türk Edebiyatı artık batı tesirinde, romandan tiyatroya kadar, pek fazla eser verecek ve cemiyet hayatında gazete büyük yer tutacaktır.

Tanzimat, Osmanlı Edebiyatında Avrupai bakımdan bir başlangıç noktası olarak görülür. Avrupai Edebiyatın tanzimat devrinde Şinasi-Namık Kemal ve Ziya Paşa vardır. Bunlar ilk devri meydana getiren, şair, yazar, gazeteci şahsiyetlerdir. Bir tarafları daima eski edebiyata dönüktür. Şiirlerinin muhtevası yeni olmakla birlikte gazel ve kaside tarzını kullanırlar. Hatta, Namık Kemal gibi eski şiir ananesinde divan ortaya koyan şahsiyetler bile vardır. Fakat bilhassa Namık Kemal bundan sonraki devrede romandan tiyatroya kadar edebiyat sahasında kalem oynatacaktır. Şinasi (1824-1871) daha çok gazeteci olarak görülür. Gazetede çıkan makalelerinden başka, Müntehabat-ı Eş'ar, Şair Evlenmesi, Durub-i Emsal-i Osmaniyye gibi eserleri vardır. Ziya Paşa (1829-1880) bir tarafıyla daima eskiye bağlıdır. Külliyat-ı Ziya Paşa adıyla şiirleri Süleyman Nazif tarafından toplanmıştır. Zafername, Paşanın hiciv üslubuyla yazdığı ve Ali Paşayı hedef aldığı bir başka eseridir. Harabat, Defter-i Amal Mukaddimesi diğer eserleridir. Batıdan tercümeleri de vardır.

Namık Kemal'e gelince bunların içinde en çok eser verenidir. Vatan Neşidesi (Hürriyet Kasidesi) az çok kendi ruh halini verir. Namık Kemal, tiyatro sahasında Vatan Yahut Silistre, Gülnihal, Akif Bey, Kara Bela; roman sahasında İntibah, Cezmi gibi eserlerin sahibidir. Ayrıca makaleleri, tenkitleri vardır. Nesir sahasında Rüya'sı, Celal Mukaddimesi, Me-Prison Muahezenamesi, Renan Müdafaanamesi, Mektupları onun diğer eserleridir. Yazdığı Evrak-ı Perişan ve Osmanlı Tarihi ise diğer iki eseridir.

Tanzimat Edebiyatının ikinci devresini Ekrem-Hamid-Sezai Mektebi teşkil eder. Her üçü de şiir sahasında birleşirler. Recaizade Mahmud Ekrem (1847-1914) daha çok “Üstad Ekrem” olarak anılır. Şiirlerinden başka, hikaye, roman ve tiyatroları vardır. Ayrıca Talim-i Edebiyat'ı ve tercümeleri bulunmaktadır. Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab ve üç parçadan ibaret olan Zemzeme, şiir kitaplarını meydana getirir. Pejmürde'si daha çok mensureleri ihtiva eder. En mühim romanı Araba Sevdası'dır.

Abdülhak Hamid'in (1857-1937) ilk şiir kitabı Hep Yahut Hiç adını taşır. Belde, Sahra, Makber, Ölü, onun diğer şiir kitaplarıdır. Şiirlerinde yeni şekillere yer vermiştir. Makber adlı eseri Türk mersiye edebiyatının şaheseridir. Osmanlı Devletinin yıkılışını ve Cumhuriyet devrinin ilk 14 yılını gören bu şairin Macera-yı Aşk, Sabru Sebat, Duhter-i Hindu, Nesteren, Tarık, Tezer, Eşber, Sardanapal, Liberte, İbn-i Musa, Abdullah-üs-Sagir ve Finten gibi tiyatro eserleri vardır. Ancak tiyatrolarını sahneye uydurmak güçtür. Tarih ve millet şuuruna yer vermesi eserlerinin bir başka yönüdür.

Samipaşazade Sezai bu iki edibin yanında daha sönük kalır. Sergüzeşt adlı romanı en önemli eseridir.

Bu devrede Ekrem-Muallim Naci çatışması ortaya çıkmıştır. Bu daha çok Eski-Yeni çarpışması olarak adlandırılmışsa da Naci şiirde Ekrem kadar yenidir. Fakat her ikisini de takip eden gençler vardır. Naci, Ekrem Beyin Zemzeme'sine Demdeme ile karşılık vermiştir. Ayrıca Istılahat-ı Edebiyye'yi yazmıştır. Ancak Naci'ye asrın en büyük padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından Tarihnüvis-i Al-i Osman ünvanı verilmiş, maaş bağlanmış ve nişan tevcih edilmiştir. Aslında bu mücadelenin temelinde bu ve buna benzer kıskançlıkları da hesaba katmak gerekir. Naci'nin en mühim hususiyetlerinden biri şiirinde açık dil kullanmış olması ve şarklı kalmasıdır. Medrese Hatıraları'nı, Muhaberat ve Muhaverat'ını, Ömer'in Çocukluğu'nu hep bu açık dille yazan Muallim Naci'nin bazı şiirleri, Recaizade Mahmud Ekrem tarafından Talim-i Edebiyat adlı esere alınmıştır. Yetişmesinde manevi bir terbiyenin bulunması, kuvvetli inancı; şarkla garbı mukayeseye iktidarı, milli olmasını ve edebiyatımızın kendi içinde yenileşmesini isteyen bir şahsiyet olmasını temin etmiştir.

Şiirlerinde zenginlik ve millilik göze çarpar. İlk şiirlerini Tuna Gazetesinde neşretmiştir. İlk şiir kitabı ise Ateşpare'dir. Şerare, Füruzan, Sünbüle diğer şiir kitaplarıdır. Hamiyet yahut Musa bin Ebi'l-Gazan ve Zatü'n-Nitakayn adlı eserinin mevzusunu İslam tarihinden almıştır. Ertuğrul Bey Gazi manzum eseriyse Kayı Türklüğünün Anadolu'ya gelip yerleşmesini işler. Bu onun milli tarihe olan hürmetinin aksidir. Osmanlı Şairleri, Esami, İstılahat-ı Edebiyye onun diğer eserleridir.

Recaizade'yi takip eden gençler, Tanzimat Edebiyatının ikinci nesliyle Servet-i Fünun Edebiyatı arasında bir köprü vazifesi görürler. “Ara nesil” olarak adlandırılan bu nesil, daha çok edebi faaliyetlerini dergilerinde gösterirler.

Edebiyat-ı Cedide olarak adlandırılan Servet-i Fünun Edebiyatı şiirde Tevfik Fikret ile Cenab Şehabeddin, nesirdeyse Halid Ziya ile temsil edilmiştir. Bu zümre içinde Süleyman Nazif (1869-1927), Faik Ali (1876-1950), Ali Ekrem (1867-1937), Süleyman Nesib (1866-1917), Hüseyin Suad (Yalçın) (1867-1942), Hüseyin Siret (1872-1959), Ahmed Reşid (Rey) (1870-1956), Celal Sahir (1838-1935) şiir sahasında eser veren şairlerdendir. Halid Ziya (1865-1945), Mehmed Rauf (1874-1931), Hüseyin Cahid (1857-1957) roman ve hikaye alanında bu zümrenin önde gelen şahsiyetlerindendir. Ayrıca, Cenab, nesriyle de dikkati çeken bir şahsiyettir.

Tanzimat devrinin ekseri paşaları da Avrupa Edebiyatının içinde yer almışlardır. Yalnız Cevdet ve Münif Paşalar bu devrin ilim ve irfanına çok şeyler ilave ederler. Cevdet Paşa büyük bir gayret, ilmi mesai sayesinde dev eserler ortaya koymuştur. Münif Paşa Mecmua-i Fünun'u çıkarmış ve tedrisat üzerine eğilmiştir. Süleyman Nazif gibi Servet-i Fünun içinde yer alan ve Rıza Tevfik gibi şairler daha sonra şiirlerinde geçmiş günlerin hasretiyle Sultan İkinci Abdülhamid Handan af dileyen şiirler yazmışlardır.

Avrupai Türk Edebiyatının kadın şairleri de vardır. Nigar Hanım (1862-1918), Fatma Aliye Hanım (1864-1924) Abdülhak Mihrünnisa Hanım (1864-1943) bunların başında gelirler. Emine Samiye Hanım ise devrin kadın muharrirlerindendir.

Bu asrın halk için eser yazan muharrirlerin başında Ahmet Mithat Efendi (1844-1913) gelmektedir. Ebüzziyya Tevfik (1848-1913) ise Türk matbaacılığının unutulmaz simasıdır. Matbaacılıkta devrin padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han geniş imkanlar tanımış; İkinci Murad Hanla başlayan kültür faaliyetleri onunla dünyaya yayılmış; Osmanlı-Türk Edebiyatı, ilim ve kültürüne ait eserlerin pek çoğu bu büyük kültür padişahının himmetiyle basılmıştır.

İlk roman ve hikayeciler arasında Nabizade Nazım'ın da büyük yeri vardır. Mizancı Murad hem tarih hem roman yazarı olarak görülür. Ahmed Vefik Paşa (1823-1871) tiyatroda bilhassa adaptasyon sahasında tanınır. Ayrıca devrin milliyetçilik hareketleri içinde de bulunur.Süleyman Paşa (1838-1892), Ali Süavi (1839-1878), büyük lügat ve ansiklopedi yazarı Şemseddin Sami (1850-1904), bu akım içinde yer alırlar. Ancak Osmanlı Müellifleri'nin yazarı Bursalı Tahir Bey (1861-1926), Necib Asım (1861-1935), Veled İzbudak (1869-1950), Ahmed Hikmet Müftüoğlu (1870-1927), Mehmed Emin Yurdakul (1869-1944) bu cereyanın belli başlı sanatkarları durumundadırlar.

Servet-i Fünundan sonraysa popüler edebiyatı Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) ve Ahmed Rasim (1864-1932) devam ettirirler.

Dönemlerine göre Osmanlı Türkçesi Edebiyatı için aşağıdaki bağlantılardan faydalanabilirsiniz:

Kaynaklar

  • Rehber Ansiklopedisi
Paylaş:
Yorumlar