Tavanı Akıtmış Gökyüzü Manzaraları
“Kaybolup gitmek istediğimden beridir dünyadan
Uzun ve karmaşık yolculuklardan korkmayı da bıraktım.
Ait olmayı beceremeyince hiçbir yere
Dinlenmek için durmaya bile ihtiyaç duymadım.”
Yürüdüm yol bitse de yürüdüm…
Yürüdüm sadece yürüdüm...
Gelecek nasılsa bir bilmece deyip kendime kaçınılmaz olandan kaçmayı başarırım sandım.
Ah ne büyük ne derin ve ne kadar da karanlık yanıldım…”
Bir adım sonrasının huzurunu kaçırınca zihnim, ayaklarıma sadece tozlu yorgunluklara buladım. Oysa hemen az ilerisinde bakışlarımın, güneş denizin üzerinde benim için dans ediyordu ama ben farkına bile varmadım.
Haddinden fazla anlamlar yükleyince anlam taşımaması gerekenlere, asıl ihtiyaç duyduğum şeyleri içimde anlamlandıracak bir hissiyat bırakmadım.
Bu yüzden ne ölümün o görkemli titremesi kaldı içimde ne de yaşamın o doyulmaz denilen neşesiyle ruhumu sarmaladım.
“Tüketmemek lazım idi dedi dilim.
Yol bitmez sandın sen ama unutmamak gerekirdi yürümenin heyecanı gidince gözlerinden geriye sadece ağlatan tozlar kalacaktı geri…”
Peki sen ne sanmıştın!!!
Ah olmaz tabii bir adım ötesinin bile huzuru içimde ben çok adım geride bıraktığımı sandığım karmaşalarımı bile çözemedim.
Yol bitmez sandım, en derininden en karanlığından yanıldım.
Anlamları tükenince adımlarım, tozlu ağlamalar dışında başka bir şey göremedi bakışlarım.
Defalarca aynı cümlenin farklı söylenmeleriyle nasıl da anlamsızca vakit harcadım.
Ne fark eder ki ile fark etmez arasında seçim yapmak zorundaydım. Cevap bulamadım.
Zaten cevap bulsam ne fark edecekti ki...
Artık hiçbir şey fark etmez diye, uzun zaman önce cevapları kovalamayı da bırakmıştım.
Zihnimdeki karmaşanın kurbanı oldu sonunda ruhum.
İçi boşaltılmış bir poşet gibi rüzgarlarla savruldum. Tek hissettiğim şey nefretiydi rüzgarın, kırılan kemiklerimin acısını bile anlamadım.
Hissedebilmek için -acı dahi olsa bu hissedilmeye çalışılan- insana biraz duygu lazımmış...anladım.
Ben tamamen tüketene kadar geldiğim noktanın farkına bile varamadım.
“Unutma dedi dilim…
Güneş doğmak için geç kalmaz
Eğer aydınlanmadıysa gökyüzü
Bilmelisin ki artık geri dönüşü olmayacaktır hiçbir şeyin.”
Yollara düştüm yine ama bu sefer sadece seçeneksizlikten.
Yürüdüm yol bitse de yürüdüm…
Yürüdüm sadece yürüdüm...
Gelecek nasılsa bir bilmece deyip geçemedim bu sefer kendime.
Her şey apaçık ortadaydı artık daha fazla kendimi kandıramadım.
Avazım çıktığı kadar bağırdım sadece...
Yanıldım...
Ah hem de ne büyük ne derin ve ne kadar da karanlık yanıldım…
“İçini boşaltınca ruhunun ne bir bedene sahip olmak bir işe yararmış ne de o bedenin yaşamak için bir nedeni kalırmış.”
Anladım...