Metris

/-
“Ben hep 17 yaşındayım
Her ayak sesinde ürperirim
Demir kapının
her açılışında, göğsümün kafesine sığmaz
yüreğim
Her türlüsünü tattım acıların, ayrılıkların
Her şeye biraz alıştım
Bir seni beklerken kendimi yenemedim“
//-
On yedi yaşında
Sınır ötesi bir kapalı cezaevinde
Irk vardiya akıllarının gezdiğini gördüm.
Burası haksız infaz koğuş voltalarına açılan
İdam kapılarıydı!
///-
Gökyüzüne atılan ’’kan çiçekleri’’ ile
Hastane duvarlarını darbeliyorum.
On yedi yaşında değilim!
On yedi yaşında değilim!
Otuz iğnenin sonuncusu ayak ucumdan
Damarlarıma girdi ve gidiyor
Nazım’dan babamdan abimden sakladığım
Damar yolundan katledilişlerimle.
Kendime tutunamıyorum, diyorum
Nazım’a giden gökyüzündeki yıldızlara!
Geceyi aydınlatan güneş gizli duvara
Sırtını dönmüş beklerken
On yaşımın ilk ölüm nefesimde
Ateşli gözlerinin içinde çocukluğumu
gördüğümde
Kar kuşları ilk ölümüme amin diyorlardı.
/V-
Kristal faşist kiremitlerin
S ü r g ü n es postalları saçıma düştüklerinde
Kalbimin içinde tüm makberi soğuk hissederek
Tel örgülü sehpa bayraklarıyla Nazım’ın içinden Geçiyorum ve
Cezai müebbetle sıkıştırılmış gökyüzünü
açıyorum.
Ellerimden karanfil sloganları dökülüyor!
Biraz daha ötede
Kalbimi taşıyan duvarın altında
Gömülü çocukların gözlerine bakıyorum.
İçi boşaltılmış dağ kardelenin zihnine
giriyorum.
Ah, Nazım’ın geçtiği bütün uzak yerlerin
Dudakları ölümü sevdiğini söylediklerinde
Yüreğim denizin dibinde paramparça olup
ayrılıyor.
Denizin altında sol parmaklıkta
büyüyen
Bir incir ağacına bağırıyorum
Nazım’a söyle!
“İyi adamlar yalnızlıktan ölür. İyi kadınlar kötü adamların balkonlarından gökyüzüne bakarken”
V/-
Kaderime
Ateş edenler on yaşımda duran kalbime
Sela o k u y a n l a r oldu ah!
Bir ah’la
Deniz üstü tüm cezaevi düşünce ayakları
ve
İncir ağacının içinde suyun yüzünde
Komünistlik fikir yapraklarını açan
Aklımın susuz toprak çiçekleri Nazım’a su
veriyor.
Devrimci kardeşlerimle göğe düşüyorum
Denizin dibinden!
Komünist karanfil kuşları
İçimde her yerde özgürlük şarkılarını açıyor!
Babam Yunan sınırında tekmelenmemişken
Abimle ve
Nazım Usta ile tavan arasında büyüdüm.
Avuçlarımda hayat çalan Metris cezaevi!
-/‘
“Ben hep 17 yaşındayım
Her ayak sesinde ürperirim
Demir kapının
her açılışında, göğsümün kafesine sığmaz
yüreğim
Her türlüsünü tattım acıların, ayrılıkların
Her şeye biraz alıştım
Bir seni beklerken kendimi yenemedim”
Sekizkasım
Ölüsevdiklerime
Ve uzunca yaşamasını istediğim
Ağabeyim Cemal’e
Işık ve Sevgiyle
Başıyla sonu oldukça uyumlu, akıcı ve hüzünlüydü. Tebrik ediyorum Tülay hanım.
Yaşamın her alanı politiktir, şiirin nitel bıraktığı izler,kar topu olur nicel kocaman bir bütün olur evet ;bu gerçeklik içinde,bir ömrü feda edenler,bedel ödeyenler,hala ödemekte olan yığınlar var,sadece o sınır tellerinde tekme yemesin diye insanlar. Nazım ustadan çok dem vurmuşsun, Onun dediği gibi; “Ustalaştık biraz daha Taşı kırmakta Dostu düşmandan ayırmakta”
Şiire ve gül kalbine sevgiyle abicim🌺
Bazen şu soruyu soruyorum kendime: İdeolojiyi yüceltirken insanı kaybediyorsak, o şiir gerçekten amacına ulaşabilir mi?
İdeolojik dil, şiir de sıkça karşımıza çıkan bir tercih. Bu, bazen haklı bir öfkenin, bazen de bir davaya olan adanmışlığın yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak bu tercih şiir dilinin doğasındaki estetik, empati ve duygu katmanlarını gölgede bırakıyorsa, ortaya çıkan eser bir manifesto oluyor çoğu kez.
Şiirinize sadece " ideolojik" demek haksızlık olur. Politik bir duruşla, insan merkezli bir duyarlılığın harmanladığını söylemek daha doğru olur sanırım. Belki de anlatıyı güçlü kılan da budur. Belki de sertlik bir doz yumuşatılabilir. Ya da yumuşatılmayabilinir. E nihayetinde yazanın tercihi:) Ali Asker'e selam şaire tebrikle...
https://www.youtube.com/watch?v=Yvm5Gv1OlDI&pp=ygUHTWV0cmlzIA%3D%3D
https://youtu.be/DFvJ9qzInTc 🍃