Ruhların Çarpışması
Karanlığı içiyordu beyaz yeleli atlar
Gözlerinde insanlığın günahları
Tanrıya meydan okurcasına şaha kalkıp
Kanı akana kadar dövüyorlardı toprağı
Koca koca kayalar döküldü bulutların bağrından
İşte böyle kırıldı o gün kuşların kanadı
Kırık kanatlı kuşlar çığlıklarıyla yırtıyordu göğün mavisini
Kanadıkça mavi
Kızıla boyadı tüm güneşli hatıraları
Dile geldi zaman
Canımın yırtıldığı yerinde acılarınızı biriktireceğim dedi
Bedenimden yarattığım bu hapishanenin varlığı yarınlarınızı alacak sizden
Ve
Yürüdüğünüz her yol
İçinizde gezinen her his
Sonsuzlukta daireler çizecek
Bir adım ötesi bir öncekinin sonrası olarak kalacak hayatınızda ebediyen
Mahşeri bir telaş düştü bedenlere
Sırlar döküldü her dudaktan
Günü kurtarma derdiyle
Her ruh bir diğerini acımadan damgalıyordu
İşaret parmakları alev alev yanan siyah gözlü insanlar çoğaldıkça
Siyahtan zifire yürüdü o beyaz atların yeleleri
Tabii ki
Gözlerim açık ayrılmak zorunda kaldım bedenimden
Arafta kalmıştım
Gözleri açık olana açılmıyordu cennetin kapıları
Nurdan doğma iki el kapattı gözlerimi usulca
Artık görmeye hazırdım asırların ardında gizlenmiş o gizemi
Ama
İçeri girmeden söylemem gerek
Gözlerime kazınan o son
Hiç ama hiç hayra alamet değildi
Ruhların birbiriyle çarpışırken yarattığı ışığı
Tanrının bile kalbini kanatmıştı