Sinek Cinayetleri

Sinek Cinayetleri

Kılçığı alınmış bir balık gibiyim…ayağa kalkmak imkansız.

Burası benimdi bir zamanlar. Şimdilerde korku filmlerinden fırlamış lanetli bir orman gibi gözükse de. Gözleri olduğuna yemin edeceğin ağaçlar, birbirine şehvetle dolanmış çalılar, ürkütücü fısıltılar…

Hiçbiri gerçekte yoklar.

Gerçek olan;

Kahve dışında her şeye hizmet eden bir sehpa, yıllar öncesinden kalmış gazetelerin izleri, bolca sigara dumanı ve tabii ki dumanın sahibi izmaritler…kimsenin izlemediği ama sesine muhtaç olunan televizyon. Kendisi de durumun farkında olsa gerek ki; tek gösterdiği ağır çekimde görüntülerle donatılmış hızlı hızlı konuşmalar.

Ve tabii bir de siyah perdeler, ah simsiyah perdeler, onlar benim kurtarıcımdırlar.

Konumuz bu değil aslında...

Aslında, ölümü düşünüyordum...asıl olan aslında, ölümü düşünürken hayatı anıyordum.

Çok fazla can aldım...

Dedim ya; kahve dışında her şeye hizmet eden bir masa… bütün leşlerim onun üzerinde. Az önce yirmi bininci sineği de masaya yapıştırdım. Tüm yaşamı, anıları, acıları, kahkahaları, vızıltıları, bağırsaklarıyla beraber içinden fışkırıp masaya yapıştı.

İşte dedim ölüm, aha da işte yaşamın…

Bu mudur...

Bir avucu bile doldurmayan kokuşmuş pislik kalıntısı arkanda bıraktığın.

Yanlış anlaşılmasın kendimle övünmek için anlatmıyorum bunları. Bunların hepsi aslında büyük bir deneyin parçasıydı.

Tez;

“Öyle bir duruma gelirsin ki bir gün, yaşamın da ölümün de birbirine eşit, bir avuç bile olmayan, kokuşmuş bir pislik kalıntısından öteye geçemez. Ardında bıraktığın da sadece, ait olmadığın bir yerde bağırsakları dışarıya fırlamış bir sinekten farksızdır.”

Aranılan cevaplar;

Düşünmek lazım arkanda bırakmak istediğin bu mudur…

İnsanı bu duruma ne getirir…

Not: bilim adamı değilim tez mez işte neyse işte ondan.)

Siz düşünedurun, ben ne diyordum….

Orman…

Orman yok aslında burası sadece benim zihnim.

Ha ha ha ha ha!!!!

Korkunç bir kahkaha efekti duruma iyi gider diye düşündüm...

Kocaman bir hiçliğin ortası. Komik değil mi…tüm evreni yutacak kadar büyük ve korkudan İnsanı öldürecek kadar ürkütücü olan bir ormandan bir hiç diye bahsetmek.

Bir hiç; dokunacak, anlatacak, hissedecek tek bir zerrenin olmadığı bir hiçlikle aynı düzlemde görüntülemek. Zaten hiçliği tarif etmemin zor yanı da bu değil mi…her şey ama aynı anda hiçbir şey.

Hiç işte… daha ne demeli size. Zaten konumuzla alakasız bu mesele.

Offffff….

Zaman kavramını yitiriyorum zaman zaman. Tabii o zaman zamanlarım ne zaman onu da bilemiyorum. Sanırım yüzyıllardır bu odada bir harekete geçmek için kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Tam yirmi bin tane cinayet işledim ama tüm bunlar için yerimden kalkmaya bile gerek duymadım. Bu yüzden bu cinayetleri kımıltı olarak tanımlayamam.

Çünkü;

Yalan söylemekten hoşlanmam .

İtiraf etmeden direkt olarak söylüyorum;

Hepsini zihnimle öldürdüm. Nasıl olur demeyin. Yüzyıllardır süren bu kımıltısız durum bana bazı güçler kazandırdı. Sadece düşünerek bir şeyleri öldürebiliyorum. Nesneleri hareket ettiremiyorum henüz ama öldürme konusunda oldukça ilerledim. Aslında tek amacım bu işte ustalaşıp kendime görkemli bir son hazırlamaktı. Tanrı’nın dikkatini çekecek bir son. Bu yüzden her bir sineği birbirinden farklı yöntemlerle öldürdüm ama henüz Tanrı’nın dikkatini çekecek bir yöntem bulamadım.

Ve yine bu yüzden bu dünyadan ayrılamam. Çünkü daha Tanrı’nın dikkatini çekecek kadar ilahi bir son bulamadım.

Gerçi her bir deneyi not etsem çok daha iyi sonuçlar alırdım ama yerimden kalkmaya kendimi ikna edemediğim için hafızamda tuttuğum kadarıyla yetinmek zorundayım.

Lanet olsun, ne diyordum...

Ha evet;

İşte burası işin zor kısmı, çünkü zaman kavramım gibi zaman zaman da birçok şeyi unutuyorum. Tüm bunları unutmadan yazmalıyım.

Bir saniye unutmamalı, unutmamalı. Yazmalıyım...

Ne diyordum…

Burası neresi…

Bu ormana nasıl geldim ben…

Ağaçlar…

Ağaçlar…

Bu da nedir böyle tanrım...

Yemin ederim ki bu ağaçların gözleri var...

02 Kasım 2021 3-4 dakika 20 öyküsü var.
Yorumlar (4)
  • 2 yıl önce

    Ohooo benim leşim o kadar çok ve gerçek ki anlatamam....Kaç sinek öldürdü bu eller sayısını bilemiyorum valla. Hem de senin gibi oturduğum yerden değil bir fiil atlaya zıplaya... Şaka bir yana, insan zihninde çok şey öldürüyor da bir tek kendine ölümü konduramıyor nedense. Ego mu, bencillik mi başka bir şey mi bilmiyorum tezsizim bu konuda. Ama böyle bir durum var. Sonuçta sinek veya başka canlının leşink çıkartan biz insanlar, hepimiz yaşarken leş gibi yaşayıp ölünce gerçek bir leş bırakıyoruz geriye. Zamanında ellerimizle yok ettiğimiz böceklere yem olmaktan öte gitmiyoruz... Kara mizahı, detayları ve samimiyetiyle yine Black bir yazı olmuş. Ve çok da başarılı. Duble günü hak etmiş gerçekten de... İkisi için de kutlarım kardeşimi.... İtiraf etmeden edemeyeceğim, diğer portalda okudum yazını. Dedim ki Edebiyatla sayfasında da varsa kesin güne gelmeli. Sonuç itibariyle oradan yorum yazamıyorum (moda tabiriyle persona nan gratayım orada) buradan yazmak varmış.Saygılar, esenlikler...

  • 2 yıl önce

    Zihnin bulanık hallerini vızıldayan sineklere benzetip kendi kendimizi sorgulamalarımızı bir orman içerisinde hikayeleyip kaybetmeye yüz tutmuş insanlığımızı yeniden bulmak adına bir ağacın gözyaşlarında umutlandırmak daha ne olsun insan yanımıza teşekkür edelim Kutlarım Menekşe hanım sevgiler