Garip Bir Ruh

Garip Bir Ruh



Sana geliyorum...

Her şeyi bırakıp arkamda...

Sana yürüyorum...

Dönüşe dair hiçbir umut zerresi bile bırakmadım aklımda.


Tırnaklarımı söktüm dibinden, saçlarımı kazıttım kökünden...

Bir ayıpla, bir kayıp arasında garip bir ruhum ama hiçbir yana meyyillenemiyor artık aklım, iyisi mi boşuna soru sorma bana sen...


Biliyor musun...

İklimim yok artık benim, tenim hissiz, dilim yersiz.

Ne yeşillenecek bir tutam ot bıraktım yerlerde ne de dalı kırılır diye gözünden sakındığım bir ağaç kaldı o canım bahçelerde.

Öyle vazgeçmişim ki; hani yüzyıllık bir kuraklık sonrası yağan ilk yağmurum desen bana, saçlarımın tek bir telini dahi ıslatmak gelmez içimden, anla işte...


Boşuna bakma yüzüme tanıyamazsın artık beni.

Süretim gölgelere bulanmış, parmak uçlarımda eriyip kalmış her bir anı...

Ne eskiye aitim artık ne de gelecekten medet umarım, susturdum çünkü o ahmak yanımı...


Bak...

Bir kurtuluş öyküsü yazıyorum, adım adım...

Görüyor musun...

Görmezsin tabii.

Her bir adımım bir öncekini silip beni kurtuluşa götürüyor ama kimse takip edemez artık beni.

Anlayacağın...

Ne geldiği yer belli adımlarımın, ne de gideceği yönü birine sormak için durduruyorum kendimi.


Sadece...

Yürüyor...

Yürüyor...

Yürüyorum...

Arkama bile bakmadan yürüyor, sana geliyorum.


İnan bana...

Canımı yakacak kimse hatta hiçbir şey kalmadı artık bu dünyada...

İnan ki...

Canını yakmadığım kimse ya da hiçbir şey kalmadı ardımda.

Her sabah boyandım günahlara uyanıp kendi kusmuğumda ...

Her gece akladım her günahı hiç usanmadan kendi çarpık terazimin kantarında. Öyle çok denedim ki kaybettim aklımı ayakta tutan o ince çizgiyi sonunda.


Anlayacağın -ki- aslında sen çoktan anladın...her şeyden arındım...

ama..

ne uğruna...


İşte...

Geldim...

Karşındayım...

Hazırım sana tanrım..

Haydi, dene beni bir daha..

Haydi, savur yine beni tek bir yeşillik bile bırakmadığım o çorak topraklarıma...

Acımaz canım söyledim sana, iklimim yok benim...

Ne yanarım, ne donarım, ne de baharların kokusuna aldanıp coşarım.

Hissizliğe çalar ruhumun rengi, boşuna uğraşma, hissetmez hiçbir şeyi tenim, ben bir yabancı gibi kendi ruhuma şaşarım.


Dedim ya;

Ben bir ayıp ile bir kayıp arasında kalmış, öyle tuhaf bir ruhum işte...


Sana geldim tanrım, acaba beni bağrına basar mısın...


Duymadın mı ki sesimi tanrım, beni hala bağrına basmadın...



21 Aralık 2020 2-3 dakika 96 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 3 yıl önce

    Görmezsin tabii diyip en sonunda tekrar O'na sığınmak.. Çaresizlik içinde ama bir o kadar da umudunu yitirmeyen ruh. Tebrik ederim çok güzel bir yazı okudum tekrardan.Sevgiler...