Malumname


Çok takılır kafama... 

Eminim sizler de soruyorsunuzdur aynı soruları ya da fazlasını... 


Nereye gidiyor bu dünya ya da nereye kadar sürecek insanlığın bu bencil, gaddar ve gözünü kan bürümüş halleri? 


Tarih tekerrürden ibaret ve bir musibet bin nasihatten iyidir madem, neden insanlar; hâlâ kötü olanın, insanlık dışı olanın tekerrür etmesine göz yumar ve yeni musibetler açar insanlar insanlığın başına?


Bugün neysek dünün izdüşümüdür aslında... Buna dünün nüfusuna, bugünün nüfusunu ve gelişen teknolojiyle bilimi de ekledik mi dünle bugün arasındaki vahşet farkı daha da vahim oluyor... 


İlginç olan, yukarıda sorduğum sorulara cevap verirken hem fikir olan kişi sayısının çok fazla olması... 


Bu noktada sancılı bir soru daha doğuyor:


Madem ki, herkes ya da çoğunluk hem fikir, neden hâlâ aklı başına gelmez insanların? 

Neden hâlâ kimse dur demez bu vahşi gidişata? 

Kim, neden sebep oluyor bunlara? 


Tanrı'nın bu işten çıkarı ne? Cehennem varsa boş kalmasın diye midir göz yumma hadisesi? 


... 

Ve bu hem fikir olma durumuna rağmen, sözüm ona tarihe yön verenler, hep ülke ve halkın çıkarı için yapıyorlar... Ama ölen de sersefil olan da halk! Halk ve ülke için yaptım diyenler ise baş köşe, baştacı, daha da ihya... Toplumun bunun farkına varması lazım esas diye düşünüyorum. 



Herkes, en azından kafa yoran herkes, bunların farkında, o zaman: 


Kim dur diyecek bu gidişata? 


Cevap veriyorum; hiç kimse... 


Çünkü, özellikle son 60-70 senenin doğurduğu bir günü kurtarmak algısı söz konusu...


İnsan evladının en büyük zaafı, istisnasız tek tercihidir artık günü kurtarmak... 


Ve yarınlara en büyük ihaneti... 


Bu yüzden de her türlü hile, yalan, aldatma, doğa talan ve kıyımı, cinayet... Ne kadar insanlık dışı olgu varsa hepsi sözüm ona mübah... 


... 


Tarihteki ve günümüzdeki din adamı kisvelilerle, ülke yöneten liderlerin (Papa, papaz, imam, şeyh, şıh, kral, imparator, kraliçe, prens, prenses, komutan, diktatör, padişah her neyse) çoğunu mafya babalarına benzetirim hep...


Yer yer yöntemleri farklı olsa da: Sürekli bir işgal etme, yayılma, daha çok yeri ele geçirme, daha çok kişiyi etki ve himaye altına alma, vergi adı altında sürekli bir haraç kesme, en üst mertebede yaşama, gücüne güç katma derdi olan, karısını, evladını, ana babasını, kardeşini ya da ömrünü ona amade etmişleri bile gözünün yaşına bakmadan infaz eden mafyavari kişilikler.


Bir de sanki halkın yanındaymış gibi davranırlar bu mafya abileri... Derdine çare, zora düşülünce kurtuluş olurlar hesapta. Hastanede oda yaptırır hayrat misali kapısına tabela astırıp, "Bu o da .... falanca kişi tarafından yaptırılmıştır." Diye reklam yaparlar gönül rahatlığıyla... Sorsan halkın yanındadırlar... Oysa diğer taraftan halkı sömürerek var olurlar... 


Tıpkı birçok lider gibi... 


Dünyanın başına bu çorabı örenler, bu dertleri musallat edenler işte bunlardır... 


Tarih değişmiş, o eski savaş sebepleri kamufle olmuş olsa da ya da lafa gelince barışçıl politikalar güdülse de, güç sahipleri; efsunlanış ruh gibi ortalıkta gezen, sorgusuz sualsiz biat eden, düşük eğitimli, dünyadan ve memleketten bihaber, kolay ikna edilebilen (daha doğrusu kandırılarak istenildiği yola yönlendirilme potansiyeli yüksek) toplum dizayn etmeyi tercih eder oldular. 


Kaybeden hep kendi derdine düşmüş halk olmuş... 


... 


Sormuş üstad: "Geçmiş geleceğin aynası mıdır usta?" Diye... 

Bana kalırsa; geçmiş geleceğin aynası değil, şimdiki zaman dünün aynası... 


Ya da şöyle ifade edeyim, tarih ayna karşısına geçse, der ki: "Yahu ben bunları bir yerden hatırlıyorum. Daha dün gibi ama o kadar çok ki, hangisini, ne zaman, nerede yaşadımdı, kaç kere yaşadımdı, kimler vardı işin içinde hatırlamıyorum. Değişen tek şey yüzler, yöntemler ve aletler... Gerisi, sebepler dahil tıpkısının aynısı... "


... 

Hadi bunu, yani dünü ve bugünü, z kuşağının anlayacağı şekilde anlatalım: Bugün dünün birkaç level ötesi. Şimdisi chek-point... Yarın birden bire daha fazla level atlayacak insanlık. Çünkü yaşadıkça gelişen bilim-teknoloji ve giderek evrilip vahşileşen globalizm yüzünden, oyunun açıklarını buluyor ve yeni yöntemler keşfederek hile yapmaya devam ediyoruz... 


Kaldi ki deep web'te bunun için paralı klavyeşorlar var. Zaten dijital dünyada ne yapsak, hangi adımı atsak iz bırakıyoruz. Hatta bazen gel avla beni derecesine koz veriyoruz art niyetli kişilere... Bunun için deep web'e gerek yok. Paralı troller var sağ olmayasıcalar... Tabi buna, bu işleri geçim kapısı yapan reklam şirketlerini ve siyasi partileri de eklemek lazım. 



Yani, yeter ki kazanan taraf kendileri olsunlar... Yok özlük hakkıymış, yok özgürlükmüş, yok yaşam hakkıymış, yok insan doğarken eşitmiş, kime ne? 



Diğer taraftan bunlar olmasın da, adil rekabet olsun, herkes kazansın diyen yok. Varsa da etkin değiller ve bunların arasında bukelamun kılıklı kendini halktan, haktan yana gösterip, geri planda para akıtanlar da az değil... 


Sonuçta:


Büyük çoğunluk bir ideolojinin, dinin peşinde biat ede ede yürüyor. İnanarak ya da mecburen veya yaşanılan yerdeki aktif toplumun etkisi altında... 


Belki ihtiyaç, belki çaresizlik, belki yol, belki dava, belki kapasite, belki severek, belki mecburen... Belki kodlanmış, empoze edilmiş öğrenilmişlikler... İçinde bulunduğumuz zamanda daha çok çıkar ilişkisi olarak görüyorum bunu... 



Ne olursa olsun, hangi yol olursa olsun aslında insanlık alttan alta, gizli saklı Makyavelist... 

 

Dile gelemeyen bir; zafere giden her yol mübahtır ruh haline kapılmış gidiyoruz... 


Bu; maddi olsun, manevi olsun her yönden böyle... Bu noktada kilitleniyor, daha da öteye gidemiyoruz... 


Buna; ölen vicdanı, sevgisizliği, itilmişliği, ötekileştirilmişlikle madden ve manen geleceğin gittikçe belirsizleşmesini ekleyince kalburüstü olmayanların başka çaresi de yok belki de... 


Bir de; ya taraf ol, ya bertaraf diyor erk sahipleri.. 


Böyle olunca da; arada kalmak ya da bertaraf olup yok olmak yerine, ben meteliğe kurşun atacağıma ya da av olup yem olacağıma, avcı olayım da kurtarayım kendimi, sevdiklerimi ve evlatlarımı diyor da olabilir insanlar... 


Çünkü insanlar yalnızlaştırıldı... Tutunacak dal da yok, el uzatan da... Uğrunda canını vereceği kişiler tarafından hem de... 


Vebali, kendini ve yandaş tebaasını gözeten erk sahiplerinin boynuna... 


... 


Pekiii, "Madem o kadar biliyorsun, alim kesildin madem başımıza, e o zaman çaresini de söyle!" Diyorsanız maalesef iş işten geçti artık. 


Tek çare var maalesef, dünyada yaşamın sıfırlanması... Ve DNA'sı yeniden kodlanmış toplum var etmek... 


Acı ama gerçek bu... 


Tabi öncesinde Tanrı'nın bundan yani dünyanın geldiği bu durumdan ders çıkartması gerekiyor gibi sanki sanırsam... 


Bu durum Tanrı'nın işine gelmiyorsa tabi! 


Malum cehennem boş kalmamalı. Belki cennet enerjisini oradan alıyordur... 


.... 


Bu yazı kardeşim, Ekrem Akbunar'ın "Avcı" isimli yazısından esinlenilerek ve verdiğim cevaptan türetilmiştir. 


https://www.edebiyatla.com/denemeler/avci-336847



30 Temmuz 2023 6-7 dakika 16 denemesi var.
Beğenenler (8)
Yorumlar (10)
  • 9 ay önce

    Eee bu güzel yazı içinde Ekrem’e teşekkür etmek gerekecek. Yorumdan buraya gelmek beni şaşırtmadı. Çünkü yorumların her zaman başka seviyede oluyor. Nice yazılarla buluşmak dileğiyle. Sağlıcakla kal abi.

  • 9 ay önce

    tanrının ders çıkarır mı diyeceklerdir, siz tanrıyı ne zannediyorsunuz diye bir de tanrı koruyucularından azar işitmezsek iyi. tanrıyı savundukları kadar insanı savunsalar sanırım cennete bile gerek kalmayacak abi:)

    dna'nin içinde kötülük hiddet şiddet öfke hırsızlık gasp talan vb vs ye yol açan her şeyin temizlenmesi bu yüzyılda mümkün olmasa da gün gelecek herlhalde gerçekleşecektir diye düşünüyorum. bir çok filmi çekilmiş olmalı bu yöntemin. senaristler yönetmenler durmadan gelecekte ne olabilir diye düşünüp yazıyor ve sinemaya diziye aktarıyor..biz görmeyiz abi de, işte göktürk yazıtlarını kim ne için yazdıysa, mısır piramitlerinde resimleri kim niçin çizdi veya çizdirildiyse bizimki de o hesap yazıyoruz da yazıyoruz faidesi olur mu, kendi bulunduğumuz çağa faydası olmayacağı açık sanki abi.. efendim değer verdiniz, değer görünüz, eksilmesin huzurunuz, daim olsun muhabbetiniz hep daha iyisi için.. saygılar selamlar.

  • 9 ay önce

    Yarınlara en büyük ihanettir gün kurtarmak. Fakat öyle bir hal aldı ki artık 'dünya' birinin kafasını çevirip o ne yapıyor? demesi artık imkansız hale geldi. Herkes kendi çıkarını kendi yolunu düzeltmek ile meşgul. Yollar taşlı, yollar yorgun, yollar uzun ve virajlı. Zira Makyavelist bir yaklaşım ile güdülünce, ortak güdüler bir anda aynı dala sarkabiliyor. Oysa sarmaşık gibi yaşamak çok saçma. Değil miydi dallarında ayrılıp yeni meyveler veren insanlık için 'özgürlük' parodlileri? değil miydi kaçmak yerine savaşmanın tek adresi anavatan?... Sağ duyu yok, nefes almak akrostiş bir yaşam kadar dikine yokuş... Enerji açığa çıkmadan ışıklar yanmıyor demek ki.. Güne güzel ve anlamlı düştü... Cemre kaybederken yaz bitimine yakın, buraya sağlam bir cemre düşürdün adaşım...

    Saygımla...

  • 9 ay önce

    İnsan zaman zaman efseli safilin olsada zaman zaman da eşrefi mahlukat olabiliyor. İyi ile kötünün güzellikler ile çirkinliklerin mücadelesi kıyamete kadar sürecek ve bizler birçok insanlar gibi iyilik tarafında olmaya gayret edeceğiz zorlansakda... Dünyada yaşananlar için yüce yaratıcıyı suçlamak pek de doğru bir yaklaşım gibi görünmüyor. Makinelerin hakimiyeti arttıkça insan kendindende diğer insanlardan da hızla uzaklaşıyor. Kırk katlı binalarda ne komşuluk ne de samimiyet var. Korkarım daha da kötü olacak ileriki yıllarda... İnsan duygu ve düşüncenin bileşkesi olsada duygu yavaş yavaş yok oluyor. Artık herkes narsisizmini tavan yaptırıp ben merkezli yaşama derdinde... Üzülüyorum gerçekten toplumsallıktan bireyselliğe yelken açıyoruz. Durum bu ve acı bir gerçek... Kutlarım içtenlikle güzel yazını...