Hesaplaşma

Bir isyan başladı...

Kendi saklı tabiatımdan, yine kendime doğru yükselen bir isyan.

Bir çığlık yükseldi derinden, en dipten, artık yeter demenin çığlıklarıydı bu kuraklarımda çınlayan. 

Senelerce yok sayılan, itelenen, susturulan, baskılanan benliğimin, ellerinde savaş baltası vardı bana doğru öfkeyle koşarken. 

Gizlisi saklısı kalmamıştı bu işin, göstere göstere, görkemli silahlarla kendim kendini içimde acımadan öldürmeye başlamıştı...

Her isyan bir haklılık, her haklılık bir çığlık, her çığlık ise suskunluğa dönüştü...

Cevap verememenin suskunluğunda, ortalık kan gölüydü.

Doğru...haklıydı. 

Görmemiştim, görmezden gelmiştim ben onu. 

Sanki tüm acılarımı benim adıma çekmesi için parayla tuttuğum bir esir muamelesi yapmıştım...

Şimdi karşısına çıkıp ne diyecektim. 

Olmaz sen çok soru soruyordun...

Olmaz sen fazla seviyordun....

Olmaz sen zararsız hayaller kuruyordun...

Olmaz sen insanlık yapıyordun ve çok fazla salaktın... 

Ben de kestim sesini mi diyecektim...

Diyemezdim. Diyemedim.

Bu sefer ben sustum...

Dinlemek zorundaydım...

Söyleyecek  bahanem, karşı koyacak gücüm kalmamıştı ...

Teslim olmuştum...

Neden mi...

Ölüme tek bir adım kalmıştı çünkü mesafem ve ben sanırım artık istemesem de sorguluyordum...

"Geç kaldın, çok geç."

Yankılandı içimde başka bir çığlığım. 

Duymazdan gelemedim bu sefer.

Ama öyle çok geç kalmıştım ki özür bile dileyemedim kendimden.

21 Şubat 2020 1-2 dakika 96 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)