Öncenin Sessizliği
parmak uçlarımda
ılık bir uyuşuklukla araladım geçmişin kapısını
bir avuç suyun
dik bir yokuşa direnişi kadar
dirençsizdi ellerim
gözlerimi yaktı
önce içinde
aynı kalmayan önce
ağlamanın her haline şahit kirpiklerim
göz kapaklarımın içine çekildi ansızın
yuvalarının girişi üzerinde
ateş yaktığım kırmızı karıncalar
intikam mı alıyordu benden
bir an önce
gitmem gerektiği hissiyatı veriyordu
tanıdık ve bir o kadar da yabancı gelen bakışlar
ve sığınmaya çalıştığım her gölge
yüzünü aksi yöne çeviriyordu
yoksa bu da
intikamı mıydı
güneşi kendi tarafına çeken
önce içinde sıkışmış sonranın
kimdim ben bu sessizliğin içinde
ilk ve son adım arasında
ne kadar uzağa gittim bilmiyorum
hiçbir yönün güne bakmadığı
ondört metrekarelik avluda bile
yürümek bu denli zor gelmemişti
ah
sessizliği örtülenmiş
ülkem
anılardan silinmiş bir mülteci olmak için
geçmedim
buzdan ve ateşten
bir ses
tek bir söz istiyorum senden
varlığımı sorguladığım
kırk ömürlük yürüşüme bir anlam bu
var mıydım bir zamanlar