Vefat Edilen Kelimeler
İş yerine yeni bir usta geldi. İnsanın hayatına yeni birinin girmesi, ne kadar sıradan olsa da, her zaman bir yıkımdı benim için. Yeni insanlarla tanışmayı hiç sevmedim. Kim bilir, belki de hayatımda kimlerin nasıl girdiğini bile hatırlamamam bundandı. Tanışmalar, sorular, cevaplar… Hepsi birer yüktü, birer engeldi. Kimseye kendimi tam anlamıyla anlatamadım, çünkü kimse, aslında kim olduğumu anlamadı. O yüzden, işte bu yeni usta da, sıradan bir figür gibi, bir süre sonra unutulacak biri gibi geldi.
Tanışma faslına gelince, herkes birbirine “Nerelisin?” “Kimlerdensin?” gibi sorular sormaya başladı. Benim gibi birine, bu sorular her zaman kısa ve geçiştirilmesi gereken şeylerdi. Ancak sıra bana geldiğinde, bir an tıkanıp kaldım. İş yerinde herkesin söylediği bir şey vardı: “Oflu.” Bunu her gün duyduğum için, bir şekilde alışmıştım. Ama o an, bu kelimenin üzerinde düşünmek, onu tekrar duymak, her şeyin anlamını değiştirdi.
Tam bu sırada çaycı Sami seslendi, “Ofluuu, çay vereyim mi?” Usta hemen atladı, “Demek Oflu’sun!” dedi. O an, usta yüzünde bir tebessümle, “Oflu ne çok kar vardır şimdi sizin oralarda, değil mi?” diye ekledi. O an, zaman bir şekilde dondu. Bu soru, her zaman duyduğum ama hiç anlamadığımdı. Kar… Evet, kar vardı ama ben ne karı, ne o soğuk günleri, ne de geçmişi hatırlamak istiyordum. Orada yaşadığım hatıralar da sanki bu karla birlikte silinmişti, kaybolmuştu.
“Ne bileyim, ben haberim yok,” dedim, ama o an, içimde bir şeyleri gizlemek için söyledim bunu. Belki de geçmişi silmeye çalışıyordum. O kadar basit bir cevaptı, ama içimden her şeyin çürüdüğünü hissediyordum. Bir şey vardı, her zaman kaçtığım bir şey… Geçmişin yükü…
Usta duraksadı. Bir soru daha sordu, ama bu kez daha derin, daha zorlayıcıydı: “Niye görüşmüyor musun annenle babanla?” O an, sanki bir halat boğazıma dolandı. O soru, beni derinden sarstı. Hayatımda kimse bu kadar basit bir şekilde, bir yara açmamıştı. İçimden korktuğum o an geldi. Herkesin kolayca sorduğu sorular, benim için birer duvar gibi yükseldi. Ama ben, içimdeki soğukluğu, karanlık düşünceleri boğazıma hapsetmeye çalıştım. Cevap veremedim. Cevap vermek, belki de hissetmek istemediğim her şeyi açığa çıkarmaktı. Ama sonunda dudaklarımda bu kelimeler belirdi: “Babam benimle birlikte.”
Sonra, o soruyla geldi: “Annen?” Bir anda her şey bir sessizliğe büründü. O an, bir ağırlık çökmüş gibi hissettim. Zaman durdu, sanki hiç nefes alamıyordum. İçimdeki her şey, bir an önce dışarıya çıkmak istiyordu, ama dilim suskun, boğazımda düğüm olmuştu. Annemi sormak, içimdeki en derin yaraya dokunmaktı. “Annen nerede?” Bu soru, aylardır hissettiğim, gözlerimde biriken o boşluğu bir kez daha hatırlatıyordu. O kadar kolay sormuştu, ama bana o kadar zor geliyordu ki. Nasıl anlatabilirdim? Ne diyecektim?
O zamanlar yazdı bahardı, annemden sonra bana dört mevsim kışa döndü. Bunu anlatmak, bir çırpıda söylemek bu kadar kolay değildi. O zaman anladım ki, kaybedilen birini, hiç bir kelime geri getiremezdi. Yavaşça, içimdeki hıçkırığı bastırarak, o iki kelimeyi çıkardım: “Vefat etti.” Bu kadar basit, bu kadar kısa… Ama içinde bir hayat, bir varoluş, bir sonsuz boşluk vardı.
Sadece “Vefat etti” diyebildim, başka bir şey çıkmadı. Anlatmak istediklerim, kelimelere sığmazdı. İçimde bir fırtına vardı, bir yıkım. Ama bir kelimeyle, her şey sustu. Sonra, hiç konuşmadan, odadan çıktım. Yağmur yağıyordu. O kadar soğuk, o kadar derindi ki. Bir sigara yaktım. Yağmur, sigaramın dumanıyla karıştı. Soğuk, içimi bir çırpıda sardı. Dışarıda, her şey kararmıştı. Yağmurun altında, düşündüm. Bazen, kaybolan birini anlatmak, her şeyin birer hatıra olduğunu hatırlamaktır.
Ve ben, o yağmurun altında, sadece bir sigara dumanı gibi kaybolmaya başladım. Geçmişin karanlıkları, her zaman olduğu gibi, beni takip ediyordu.Ama o an, sigara dumanı gibi, her şeyin geçici olduğunu fark ettim. Yağmurun altında kaybolan her şeyin ardında, belki de bir anlam vardı. Bir gün, belki de zamanla, her şey yeniden şekil alacak, geçmişin gölgesi başka bir şekilde olacak, dedim. Ama o an, o an için sadece bir sigara dumanıydı...
Çok derin, çok gerçekçi bir hikaye. Anlatımınız, okurken etkiledi beni. Bence devam etmelisiniz bu tarzda yazılara Asiye hanım. Tebrik ederim. Hiçbir acıyı anlatmaya gücümüz yetmez evet ama anne bu derinlikte ilk sırada. Allah yokluklarını göstermesin.
Başlık Vefat eden ya da Vefat Ettirilen kelimeler mi acaba? Başlığı zihnimde kuramadım sadece.
Öyle pat diye hiç tanımadığı insanların dünyasına dalıveren insanlar var maalesef. Onlarla hiç muhatap olmamak en iyisi.... Yüreğe dokunan, hem düşündürücü, hem keyifle okunan, çok güzel bir yazıydı. Yüreğinize sağlık :))