Kayıp İlanı

Kayıp İlanı

Kalbimi söküp alan her şehrin soluğunu kesesim geliyor…

Farkında olmak artık beni tatmin etmiyor. Eşi benzeri görülmemiş bir kasırga gibi; hırçın, kendini bilmez ve acımasız intikamlar doğurmak istiyorum bedenimden.

Sonra canımı yakan her bir şehrin tam kalbine bırakıp o kasırgayı, dağılıp yok olurken izlemek istiyorum o şehri…

Hem de, büyük bir keyifle...

Ben böyle değildim… desem…

Ne işe yarar ki bu saatten sonra. Güneşli günleri kızıla boyama isteğiyle yanıp tutuşurken, çiçekler dalında açıp, kuşlar tepemde bahar şarkıları söyleseler de, ben tüm bunları mahvedecek bir şeyler bulacağım kesinlikle.

Güzel bakan güzel görüyorsa bu hayatı, zifiri bile korkutan gözlerle etrafını algılamaya çalışan birinden ne beklenir söylesenize.

Umutlarımı kaybettim. İnsan kaybolan umutları için kayıp ilanı verebilir mi…

“ Sahibinden kullanmaya fırsat bulunamadan kaybedilmiş umutlar. Bulanın insaniyet namına, kullanmadan sahibine geri getirmesi rica olunur.”

Not; Bulunacağına dair hiç umudum yok, sebebi malum…

Bitiğim...

Yolda yürürken artık ileriye ya da manzaraya bile bakmaz oldum. Hep yere bakıyorum. Kaybettiklerime denk gelirim bile diyemiyorum ama başımı da yerden kaldıramıyorum.

Amannn yanlış anlaşılmasın bu durumum, bulurum umudu değil bendeki; bendeki umutsuz arayışlarım bedenime kendi bedeni gibi yerleşme durumudur…

Son damlanın taştığı o günü dün gibi hatırlıyorum...

O gün yine böyle yürürken, kaldırımda can çekişen bir acı bulmuştum. Zavallı kimden düştüyse ya da taştıysa, bedenini arayan kopmuş bir kol gibi imkansız ve çaresiz gözüküyordu. Halen yaşaması imkansız, o çırpınış halleri ise çaresizliğin resmi gibiydi.

İlk önce üzerinden atlayıp geçmek geldi içimden. Sonra dayanamadım. İçimde azalan umutlarımın açtığı boşluktan olsa gerek, hiç tanımadım o acıyı kucağıma alıp göğsüme basma isteği duydum.

Olan oldu, ben o acıya acıyıp göğsüme bastım ama o bana hiç acımadı...

İşte son kez can evimden böyle vuruldum...

Serilmiştim kaldırıma boylu boyunca, kesilen nefesime, titreyen bedenime, yaşaran gözlerime diyecek lafım yoktu. Kendimden ölümüne utanıyordum ve nefret ediyordum. Ben neyse de onları böyle acıtmaya hakkım yoktu biliyordum.

Özür dilemek istedim, sadece ve sadece özür dilemek.

Yapamadım.

Nefesim de kesilip gitmişti, hiçbir şey diyememiştim.

Siz hiç pişmanlığın gözyaşını gördünüz mü… düştüğü yeri nasıl eritip yok eder hiç tanık oldunuz mu…

Olmayın sakın olmayın, dayanılacak gibi bir şey değil inanın.

Her şeyin sınırını çizenler, bilmez misiniz dayanmanın da bir sınırı var. İnsan acısına sahip çıkmaz mı, arayıp sormaz mı…

Kendi çektiğini düşünüp, o acı birine yapışır kalır diye de hiç mi endişelenmez...

Ey kendini bilmezler!

Size diyecek bir çift lafım var...

Hadi ben umutlarımı kaybettim, bulana bir zararı olmazdı. Siz acılarınıza sahip çıkamadınız hem de hiçbir uyarı da bırakmadınız bulacak olan zavallıya. Hiç mi kendinizden utanmadınız. Bir kayıp ilanı verseydiniz en azından, okuyup bilgilenseydik bari.

Ah ahhh!

Bu nasıl bir şehirdir, bu ne çeşit bir insanlıktır…

Allah hepinizi bildiği güzel şekillerde cezalandırsın emi.

Kalbimi söküp alan her şehrin, soluğunu kesesin var. Sahipsiz acılarını ortalık yerlere bırakanların da ruhlarını oyasım…

Böyle yakıp yıkılmaz ki bir insan, lütfen artık yapmayın... 

27 Mart 2024 3-4 dakika 96 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (4)
  • 28 gün önce

    gün gelecek bu kalemden sadece mavinin ve yeşilin tonlarını okuyacağım. umarım :) neşe ve huzur yoldaşımız, ( sağlık başta tabii ) karşımıza çıkacak güzel insanlar zihindaşımız olsun :) sağlıcakla efenim.

  • 27 gün önce

    Bu yazı kaybolan insanlığı bulma ilanı olabilir ancak, onca sahipsiz acıların doğduğu ve yalnız bırakıldığı her şehre asılmalı bu ilan kim bilir an gelir de birilerinin vicdanına dokunur okunduğunda sizinkine çoktan dokunmuş fazlasıyla Güzel paylaşım için tebrik ederim Menekşe hanım sevgilerimle 🌺