Melal
Levha-i ömrüme –yalan- yazsınlar
Bozuk bir sokak lambası gibi
Yanıp sönüyör içimde dünler
Evden atılmış bir çocuk sanki
Bu yetim bu öksüz bu zavallı hüzünler
Delirip coşar mı şimşeklerim?
Tohumlar ekilir yağmurlar başlar
Çatlayıp filizlenir başaklar
Tane tane gövdelenir yaşam
Yaşam
Gör duy oyna ve yaşadım say.
Hal-i pürmelalime –aman- yazsınlar
Görmeyiz biz, gördürürler
Ömür yedim doydum sandığı
Besmeleyle başlanan küfürler
Destursuz dualar
Bir diş gibi ayrıldık çenemizden
Şimdi bizi el makamı suslar paklar
Yoksa bir kefaret miydi yaşamak?
Bilindi kabul edildi razı olundu
Ama hiç ağlanmadı
Sadece bir lokmaya ihtiyaç vardı
Bedene takviye olarak
Yalvarılmadı hiç kimseye
Ağlanmadı
Bilindi kabul edildi razı olundu
Öpülüp başa kondu her son durak.
Viran olmuş gönlüme –talan- yazsınlar
Susku güzel vakitlerdendir
Etim yanık kalbim aç
Dünya diz çöktüğüm yer kadar
Şimdi bir damla gözyaşı, isteyerek
Cesedi olmadan yaşar mı bir insan?
Yaşar
Hem de mahşere dek...
Sandıktan bana bir yorgan çıkardılar
Zümrüt kanatlı şefkatli martılar
Yere döşek attılar, uyudum
Uykumda tozlu saçlarımı taradılar
Uyandım
Bana hayatı anlattılar.
Seyri muğlak seferime -tamam- yazsınlar
Sabırlı bir infiali yaşatan kader
Şimdi dehrin saatini kuruyor
Zihnime yeni çıkmazlar ekleyerek
Düşlerime yenildim
Yanılgı kendini yok etmez bekleyerek
Hangi tufan Nuh’a götürür şimdi beni
Acep nerededir Musa’nın asası
Sülayman’ın Hüthüt’ü ne vakit yola koyulur
Hangi ateş yakar şimdi İbrahim’i
Hangi kuyudan Yusuf’un sesi duyulur?
Farklı bir çalışma olmuş. Tebrik ediyorum Ömer Hamza bey. Kaleminiz susmasın hiç.
Daha öncede dediğim gibi zarif kaleminiz var benzetmelerinizde özgün fazla kelimelerden kaçınmak tekrarları bırakmak gerekiyor serbest veznde çok daha iyisiniz tebriklerimle