Ayaklı Ağlama Duvarı
Karartma gözlerini. Böyle bir derde düşmeyi ben de istemedim.
Dalgın bir balık gibiyim. Koca deryada minicik dalgalara çarpıp kendimden geçiyorum. Üzerime yorgan gibi örtüp yosunları, deryanın koynunda sonsuz bir uykuya dalmak istiyorum.
Gitmeyi düşlediğim hiçbir yer yok. Oysa özgürlük denilen şey, benim için oldukça kolay. Ya da aslında hayatımda asla sahip olmadığım bir şeydi de ben kendimi acımasızca kandırıyorum.
Nefesime düşman ciğerlerim…
Sonumu çağırmıştık ama ben onu yarı yolda bıraktım. Tutamadım ölümü içerlerimde,hayat denilen o yolda yürüyerek yine kendimi kandırdım.
Acılarımı hafifletecek gücüm kalmadı. Tenim yara bantlarıyla sarmalanmış bir mumya misali. Her birinin üzerinde hüzne dair bir resim, sanırsın ki bedenim ayaklı ağlama duvarı.
Ey zalimler , sığınmayın artık bana, taşlayın, yağmalayın…
Dağılsın, viraneye dönsün bu bedenim, daha fazla hüznü artık taşıyamıyorum.
Yanlış zamanda beliren doğrulardan öteye geçmiyor hayatım. Anlamsız, işlevsiz ama sorarsan oldukça doğru. Ne işe yarar ki yanlış zamanda doğru olmak, sonuç ortada...
Yanlış zamanda doğru olan, doğru olmanın hiçbir işe yaramadığı bir noktada sıkışıp kalmış bir zavallı.
Ağırlığım artıyor. Her geçen gün ayaklarım daha da batıyor toprağa hissediyorum. Kendimden, kendime dair her şeyi ayıklayıp atmak istiyorum. Boş bir defter misali yeniden yazmak istiyorum her şeyi.
İkinci şans diye bir şey var mı acaba...yoksa eğer, elde olan birin çeyreklerine bile razıyım.
Beklentilerden vazgeçtim dört elle olmayacak olan hayallere sığındım artık. Böylesi daha az zararlı geliyor bana.Çünkü, ne zaman 'ha bir gayret' diyerek bir şeye sarılsam, olabilecek olanın bile, onca uğraş sonunda elimden alınmasına artık katlanamaz oldum.
Evet çokça “Hüzün Tutkunu” birinin ifadesi gibi geliyor bu laflar size. Ama o gerçekçi beklentilerin belinin kırılıp, kırıldığı yerden kalbime saplanmasını hala dün gibi hatırlarım.
En azından doğaüstü hayallerimin zararı, olma imkanı uzerine kurulan beklentinin ardından bıraktığı zarardan daha az zararlı.
İşte bu yüzden. Birazdan kanatlarım çıkacak ve ben özgürlük denilen o hisse karşılık gelecek şekilde başka diyarlara gideceğim. Oturduğum yerden bir milim bile kıpırdamayacak bedenin ama en azından gerçekliğin sarmalından bir an bile olsa uzaklaşmış olacağım.
Eeee sonuçta;
Yanlış zamandaki doğru, doğru değilse, doğru zamandaki yanlışa, doğruymuş gibi niye davranmayayım...
Yanlışı doğru yapmak mı yoksa doğruyu yanlışa devirmekle mi geçiyor hayat kader mi seçimlerimiz mi artık yaşatılanlar sayesinde anlamak da ayrımlamak da elimizde değil sanırım güzel paylaşımdı Menekşe hanım sevgilerimle