Basit Bir Kıyamet Hikayesi
Kimsesizlik ile ortadan ikiye ayrıldı koca dağlar. Ufam ufam ufalandı. Öyle bir gürültü koptu ki, ardında sadece sessizlik kaldı.
Sebebi bendim oysaki kimseler bilmedi.
Kibir…
Kanımda gizlice gezinen kibre yenildim. Tenime, bedenime, nedenime, gelmişe, geçmişe dair öyle çok öfke birikmişti ki içimde, olacakları bile bile sesimi çıkarmadım.
Tanrılara savaş açmış aciz bir ölümlünün elinde olan tek silaha sarıldım.
Kibir…
Kanıma gizlenmiş kibrimin beni ele geçirmesine izin verdim. Kendimi kurtarmak için her şeyin yok olmasına göz yumdum...
Yüzyıllar süren bir ızdırabın öyküsüydü aslında benimkisi…
Tüm olanlar, taş kesildiğim o yerde, varlığının bittiğine inanmayan kalbimin, inatla atması yüzünden, katlandığım yüzyıllık bir ızdırabı sona erdirme isteğimin neticesi...
Bir gün ufalanmaya başladı bedenimi kaplayan taşlar, üzerini kaplamış yosunların işi olsa gerek. Üzerinde çok da düşünmedim. Önce karıncalanmaya başladı tenim sonra o lanet olası hissiyatla yeniden hayata döndüm. Zihnime doluşan yüzyıllık bir yalnızlık, bedenimde gezinen milyonlarca yaratık…
Sonrası...sonrası mı… tam bir çılgınlık.
Soluk alıp vermeyi bile beklemeden, ayaklarımı dinlemeden, varlığıma aykırı gelecek bir süratle kaçtım kaderden. Yolum yoktu, sonum yoktu, varmaya çalıştığım bir yer bile yoktu. Sadece kaçıyordum gerçekleşmesi olası her şeyden. Tükenişimi hissediyordum. Damarlarındaki kan kaynıyordu.
Yanıyordum...
Yanıyordum içeriden dışarıya doğru. Öyle bir acıyordu ki canım, sanki cehennemi doğuruyordum.
Tükenişi hissediyordum...
Vakit benimle beraber koşuyordu sona doğru…umursamadım.
Koştum sadece koştum, ölümüne koştum, ölüme koştum, ölümle konuştum koşarken…
Çok yakınındayım, dedi bana, hem de nefesin kadar yakınındayım, boşuna hırpalama bedenini...
Çaresizlik yavaş yavaş ele geçirdi beni. İlk önce gözlerim yenildi. Sonra dizlerim. Sonra ellerim. En son dilim kabullendi gerçeği…
İşte tam o an, kanımın son damlasında hissettim onu…
Karanlığın efendisi...
Fısıldadı kulağıma tanrıların gerçeğini.
Kibir… dedi kibir...senin kadar onların da zaafı.
O görkemli dağın tepesinde dizlerimin üzerine çökmüş kalmışken, damarlarımdaki son damla kanı işte böyle dönüştürdüm bir silaha.
Bir çığlık koptu derinlerden, ben bile inanamadım, böyle görkemli bir sonu benim çığlığımın çağırmış olmasına.
Son laneti işte böyle haykırdım dağa taşa…
Ve kibir… kibirlerine yenildi tanrılar yıldırımlarını yağdırdılar başıma. O koca dağ yerle bir oldu. Ufam ufam ufalandı, tek bir taş bile kalmadı ardında.
Bendim sebebi kimseler bilmedi gerçeği…
Oysaki...
Tek derdim aciz varlığımı sona erdirme isteğimdi.
y...
"sanki cehennemi doğruyordum." doğuruyordum. Y...'den bir imza da ben çiziktireyim nesildaşım. Ne yaşam kaldı geriye ne umut, kendi cezasını verseydi Tanrı bunlar gelir miydi başımıza. Biz nasılsa öleceğiz diyoruz ya aceleye gerek yok lakin Tanrı kesin intihar etmeli. Bu kadar becereksiz bir dünya, canlılar, zalimler yaratan Tanrı güçlü olsa ne güçlü olmasa ne. Cenneti yaratsa ne yaratmasa ne. Bir bilinmezlik içindeyiz bu çağda. Politikacısı kötü, dinbaşı kötü, ideolojileri çaresiz, kitapları genelde hep eski çağlara ait, sinemalar derse yediyüz türlü, zihnimiz kaldırıyorsa hala bu dünyayı, belki de düzeltebiliriz diyeceğim de ben de inanmıyorum ki kendime. nasıl düzeltilir, keşke birinin intiharıyla çözülüverse bitiverse tüm kötülükler ve acılar, milyonlarca insan intihar etmek için sıraya girer sanırım, ilk başta da biz y...'ler olmalıyız amma... çok kılavyelendim affola... kılavyenin kesilmesin elektiriği nesildaşım, sağlıcakla..
Günün tahta düşen denemesi ve şairin kutlarım. Yazmak yakışıyor sana Menekşe!
Kendini tanrı sanan budalalar yüzünden çekiliyor bu acılar dünyada insanlar tarafından ve bizler hiç bir şey yapmamanın aciziyeti içinde en az o tanrılar kadar suçluyuz sanırım Menekşe hanım tebrik ve sevgilerimle
Tebrik ederim sevgili Menekşe. ❄