Büyüklerden Çocuk Oyunları
Bir milyon bir….
Bir milyon iki…
Bir milyonnnnn üççççç…
...
Dalgalarımı ehlileştirdiğimden beridir sivri kayalıklarım ile aram iyi değil…
Zıtlıklarımın birbirinin canını yakarak güçlenebileceğim bir oyunda, ayakta kalmanın zorluğunu daha iyi anlar oldum.
O sert ve acımasız dalgalarımı böylesine özleyeceğimi biri bana söyleseydi,asla inanmazdım.
/Yolumda, sallanmadan yürümem gerektiğini sanıyordum.../
Ölçüsü olması gerekiyor gibi geliyor insana her şeyin. Her şeyin içinde dengeye gelme ihtiyacı olduğunu düşünüyor doğadaki düzene bakınca.
Sonra…bir gün...
Dengeye gelme ihtiyacıyla baskıladığı ruhu bedeninden fışkırıveriyor ortalığa.
Bir umut, yeni kurgulara sarılıyor zihni insanın, yeni sorulara...
Peki ölçüsüz bir ruha sahipse insan…
Kendini hangi dengeyle, nasıl besleyecek o zaman...
Gıdası, dengesi, dengesiz oluşu ise, bunca zorlama arasında kendini nasıl bulacak…
Bir yola çıkınca, bir savaşa gidiyorsa özellikle o yol,(ki böyle öğretilmişse ona) elinde olanlar kadar gücü vardır insanın.
Ama…
Bilmesine rağmen tüm bunları, peki neden hala sahip olmadıklarıyla kendini sınamaktan vazgeçemiyor…
Soruyor sormasına ama...
Aldığı ya da kendine bulduğu tüm cevaplar havada asılı kalıyor...
“Bilmediklerimiz gözümüzü korkutur sanıyordum anladım ki, bildiklerimizi karmakarışık hale sokmak elimizi bağlayan asıl meseleymiş.” diye bir cümle dökülüyor dudaklarımdan…
İçimdeki ses “Sus,yeter!” diye bağırıyor.
Ama durum ortada işte...
Üç yanlış bir doğruyu götürürken,yanlış kategorisine sokmadığımız karmaşaların bizden aldıklarını nasıl da görmemişiz. Bildiklerini yanlış yapınca, insana daha çok koyarmış,bunu bile anlamak için ne çok zaman kaybetmişiz.
Keşke bir sınav diyecek kadar kolay geçiştirilecek bir şey olmasaydı elimizden kayıp giden zaman, her sınavın bir telafisi oluyor ama zamanın yok,bilmeliydik…
Bilmeliydik ama yine de bildiklerimizde de, bildiğimizi sandıklarımızda da yanılabileceğimizi ısrarla unutup, aynı yanlışları yapmaktan kendimizi bir türlü vazgeçiremedik...
Bir oyun sandık her şeyi, hile yapmak da eğlencesiydi...bizde yaptık.
…
Alım al idi, morum mor, ebelemeye başlamak için saymalarımı yavaşlatmak oyuna heyecan katmak için değil, korkaklığımı saklamak için ardına saklandığım kocaman bir aldatmacaydı aslında.
Bu gerçeği asıl bilmesi gereken, bilmeyi erteledi, sonunda oyun da oyun olmaktan çıktı.
Aslında ebe, oyunun gereği olduğu için değil görmek istemediği şeylerden kaçmak için gözlerini kapatıyordu.
Ama yalanı kılıfa tam oturmuştu...fazla kurcalayan olmadı.
Bir gün ebe olacaklarını bilerek bu bilgiyi ceplerine sakladılar...