Yenilgiler Geçidi
Zıtlıkların harmonisi gibiydim...
Karmaşanın içindeki huzura aşık olan bir zavallı.
Basit gerçekleri yaşamak isterken, O basit ve tekdüze hayatı çığırından çıkarıp, darmadağın etmeyi seven o sinsi yanına yenildim birçok zaman.
Anlarda asılı kalmayı çok severdi zihnim. Her şeyi yeniden izlemeyi. Hayat bir filmdi, ben ise bir yönetmen. Tekrar çekemeyeceğimi bildiğim bir filmi, tekrar tekrar oynatarak neyi amaçlıyordum ki ben.
Düşündüm...ve anladım ki...
Kendini cezaya bırakmak için her kareyi zorlayan ve illa bir kusurlu hareket bulup kendini hükmen yenik ilan etmeye meraklı yanıma yeniliyordum o an.
Ve inanın beş doğruyu blie bir çırpıda siliyormuş bir kusurlu olan.
Sevmek güzeldi. Sevilmek daha da. Ama yetmeyeceğini bilerek başlamak her aşka… Izdıraba aşık olmanın diğer adıydı. Zamanla kabullenen bu ikilemde yalnız kalmaya adanmış onca süslü ve büyük laf, aslında ana yemekten önce göz boyamak adına, adeta sofraya serpilmiş aperatifler gibi sadece el oyalıyordu.
Spor olsun diye yapılmış tadımlar...
O üç nokta anlayana.
Oysa ekmeği bandıra bandıra, ve hatta dibini sıyırmak gibi keyifli olması gereken aşk, yemek yemeyi bilmeyen birinin her yerini kirlettiği bir rezilliğe dönüşüyordu çoğu zaman.
Rezilliği seven yanıma yenildim ben de bazı zaman.
İç gıcıklayan rüyalar derdine düştüm zamanla. Gerçeklikle aramdaki zıtlık aşılamayacak gibiydi. Hayaller, en azından istemediğin yerde topunu alıp giden çocuk gibi olmana izin veriyordu.
Ama işte, ama...
Her şeyin bir aması olduğu gibi, hayallerin de bir aması vardı.
Kabuslar...
Uçtuğum rüyalarda kanatlarımı yolan o arsız korkular. Belki de taaa küçükken her şeyin bir karşılığı olduğunu beynimize işleyen o telkinler yüzündendi, hayallerde bile çok gülmenin ardından başımıza geleceğine inandığımız musibetlerin yakamızı bırakmaması.
Çok gülmedim, çok ağlamadım da...
Hep bedel ödemek zorunda olduğuna inanan tarafına yenildim çokça zaman.
Şimdi genç yaşlarımın köhne zamanlarını, yaşlılığımın ışıklandırılmış zamanında tekrar izliyorum. Değişen şeyler olduğu kadar, bazı şeylerin inatla aynı kalması beni deli ediyor.
Yenilginin tadı damağımda…
Ne yapsam da damağımdan silemediğim bir tat. Bazen, içimde beni dikkatli davranmaya iten bir duygu olmasına seviniyorum ama çoğu zaman ne kadar denesem de değişmeyen taraflarımı suratıma vuruyor ve ben yine o aynı duygudan nefret ediyorum.
Yüzün okşanırken tokat yemek, uçarken yere çakılmak, koşarken düşmek gibi..
Her duygu iç içe geçmiş, içerlerimde zonkluyor ve ben sürekli başka huzurlu seslerin hasretini duyumsuyorum.
Bu kulak çınlamaları boşuna değildi biliyorum. Bunlar benim içerilerimin yankılanmaları. Ne dediklerini asla anlayamadığım kayıp yanlarımın ahları.
Gördünüz mü..
Hep boşuna, ama... diyen tarafıma yenildim az öncesi.
Unutan tarafıma yenilmeden önce yazmaya çalışıyorum aklımdakileri...
Aklımda uzak diyarlar vardı sanırım. Biraz huzur, bolca kahkaha. Bazen gözyaşı olsa bile, tadı yerinde bir duble ile yeri doldurulur hasretler. Gitmelerin gittiği, kalmaların artık mecburen olmadığı uzak diyarlar.
Ne olduğuna karar veremediğim insanlar yerine, ne olduklarını oldukça iyi bildiğim birkaç kişiyle donatılmış bir masa. Şarkılar, sohbetler, yemekler. Dibi güzelce sıyrılmış tabaklar, gösteriş için değil, tadına varmak için hazırlanmış yemekler. Üst baş temiz, eller temiz, kadehler hep dolu.
Şarkılar kah neşeli kah durgun..
Ne diyordum...
Sabahlar olmasın diyen tarafıma yenildim fazlanın fazlasıyla hep ben…
Sonra sabah olur, hatta başka bir yıl, bakarsın aynaya, biraz daha parlamıştır sana biçilen ömür. Anlar birikir, yenilgiler de…
Yine yavaş çekimde bakarsın geçmişe, ve derin bir keder dolar ciğerlerine ki ,iç çeken tarafına yeniliyorsundur işte o zaman.
y...
Hey sen nesildaşım, bu yaz gelirsen buralara, blacki şuraya götürürüz, buraya götürürüz deyor hatun. yazı dışı bir yorum oldu amma :)) vb vs işte.. sağlıcakla, eksik olmayınız efenim.